El-Berr,
Allahü Zülcelâl’in; kulları hakkında müsait bulunan, iyiliği
ve bahşişi çok olan anlamlarına gelen bir ism-i şerifleridir ki,
diğer pek çok esma-i ilâhî gibi bu ismin de tecellisi geniş
kapsamlı olup cümle kâinata hassaten insanadır.
Bu
ism-i şerife bir diğer açıdan baktığımızda görüyoruz ki,
Allah (c.c) kulları için kolaylık ister, zorluk istemez, bunu
Kur’an-ı Azîmüşşan’da pek çok ayet-i celilelerle beyan
eder:
“Allah
kimseye takatinin üzerinde yük yüklemez”1
buyurarak kullarına ağır vazifeler tevdi etmediğini beyan eder
ki, bu, Yüce Allah’ın El-Berr ism-i şerifinin bir tecellisi ve
tezahürüdür denebilir.
Yine
bir başka açıdan bakıldığında görüyoruz ki, Cenab-ı Hakk,
işlenen günahların telafisi için çok ağır şartlar koşmuyor,
pişman olup tevbe etmeyi, özür dilemeyi yeterli görüyor. Hakîkî
tevbe edip halini ıslah edenin ise seyyiatını haseneye
dönüştüreceğinin müjdesini veriyor ki, böylesi bir haber
Rabbimizin Rahman, Rahîm, Raûf, Tevvâb, Settâr olmasının yanı
sıra El-Berr olduğunun, kulları için kolaylık takdir ettiğinin
açık bir ifadesidir. Kullarının en ufak bir iyiliğini zayi
etmeyip en az bire on ecir vereceğini ve duruma göre bunu yetmiş,
yedi yüz veya daha fazla, dilediği kadar arttıracağını beyan
ederek kullarını ümitle huzura, sükûna kavuşturuyor. Hatta
kulun işleyemeye fırsat bulamayıp sadece kalbinde güzel bir niyet
olarak kalan kalbî dileklerine de ecir vereceğini bildiriyor. Bir
hadis-i şeriflerinde Efendimiz (s.a.v) buyurur:
“Kim
bir iyilik yapmak ister de yapamazsa Cenab-ı Hakk bunu yapılmış
mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet bir kimse iyilik yapmak
ister de onu yaparsa Cenab-ı Hakk o iyiliği on mislinden başlayıp
yedi yüz misliyle hatta kat kat fazlası ile yazar. Kim bir kötülük
yapmak ister de Hak rızası için vazgeçerse Cenab-ı Hakk bunu
mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet insan bir kötülük
yapmak ister de onu da yaparsa sadece bir günah yazar.” 2
Bu
hadis-i şerifte Yüce Mevlâ’nın kulları için nasıl bir
kolaylıklar lütfettiğini Efendimiz (s.a.v) haber veriyor. Yine
Mevlâ’nın, kullarının işini kolaylaştıracağının bir
haberidir ki; yığın yığın günahların altında adeta beli
bükülmüş ve elim azaplara duçar olmayı hak etmiş bir kimsenin
imanlı olmak şartıyla bu ağır yükten nasıl kurtulacağını ve
pek çok yollardan birinin ne olduğunu Nebiyyi Zişan Efendimiz
(s.a.v) şu hadislerinde beyan ediyor:
“Yorgunluk,
sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan ayağına batan
dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi Allah
onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.” 3
İşte
görülen o ki, Allah kulları için hep kolaylık diliyor, kulun
cüz’î amalini veyahut hadiste bildirildiği üzere başına gelen
sıkıntı ve elemini dahi değerlendirip günah vebalinden
kurtulmasına vesile ediyor ki; bu da Yüce Allah’ın fazlını ve
El-Berr ism-i şerifinin zuhuratını gösterir.
Kadir
sure-i celilesinde Mevlâ müminlere büyük bir müjde verir ki, o
gecenin bin aydan hayırlı olduğunu ve o gecede yapılan ibadet-ü
taatın ve amali saliha, hayır hasenatın faziletine işaretle pek
büyük ecirlere nailiyatla beraber pek çok günahlara keffaret
olacağını, tevbelerin kabulü, günahların bağışlanması gibi
rahmet-i ilâhiyenin adeta sağanak sağanak tezahürünün haberiyle
mümin kullarına sevinç, ümit ve huzur bahşeder ki bu ve benzeri
pek çok mesajlarıyla Rahman Rahîm olan yüce Allah kulları
üzerindeki diğer esması gibi El-Berr ism-i şerifiyle de zâtını,
sıfatını ilan eder. Kur’an-ı Azimüşşan baştan başa bu
konuyu içeren haberlerle, beyanlarla doludur. Bir başka açıdan
baktığımızda, her zorluğun arkasında bir kolaylık, her
sıkıntının arkasında bir ferahlık olduğunu müşahede
ediyoruz. Yine bu durumu Efendimiz (s.a.v) nurlu beyanlarıyla tasdik
ediyor: “Kim ilim tahsili için bir yola girerse, Allah onun için
cennete giden yolları kolaylaştırır.” Tüm zorluğuna rağmen
ilm-i ilâhîye değer verip bu zorluğu göğüslemeyi göze alan
bir mümine Allah Teâlâ’nın bu yolda yani ilm-i ilâhîyi
tahsilde ve dolayısıyla öğrendiği ilimle amel etmesinde
kolaylıklar ihsan edeceğinin müjdesini alan kişi için bu müjde,
onun aşkla şevkle çalışmasına sebep olur ki; böylesi bir
yardım, tevfik-i ilâhîyeye mazhariyet ve böylece bu müjdeye
nailiyet, Hak yolcusuna büyük bir bahşiş, rahatlık, kolaylık
sağlar. Hadiste geçen cennete iden yoldan murat şüphesiz Cenab-ı
Mevlâ’nın razı olduğu ve razı olacağını haber verdiği
cümle güzel vasıflar, amellerdir ki, cennete vusul sebebi olarak
takdir edilmiştir. Mevlâ, zâhir ve bâtın yollarla kullarının
işlerini kolaylaştırıyor ve bu durumda El-Berr ism-i şeriflerinin
rolünün çok büyük olduğu anlaşılmış oluyor.
Dünya
işlerinde de durum benzerdir. Muhakkak her zorluğun ardında bir
kolaylık olduğunda şüphe yoktur. İşte bütün kolaylıkların
ana merkezi El-Berr ism-i ilâhîsidir.
Peygamberlerin
hayatına baktığımızda da bunu bütün çıplaklığıyla
görüyoruz. Meselâ İbrahim (a.s) kıssası, İsmail (a.s) kıssası,
Hacer Validemiz’in hayat hikâyesinde bazı zorluklardan sonra
zahiren olmakla beraber manen de bir ferahlama, huzur, şan ve şerefe
nailiyet, mazhariyeti müşahede diyoruz. Kezâ Yakub (a.s), oğlu
Yusuf (a.s), Eyyub (a.s), Yunus (a.s)’da da bu tecellileri görmek
mümkün. Mevlâ kulunu imtihan sebebiyle veya pek çok hikmetlere
binaen bazı sıkıntılara duçar etse de arkasından muhakkak
selamete kavuşturur ve kolaylık ihsan eder. Mühim olan kulun
sabırlı, dirayetli olup üzerine düşeni ifaya say etmesidir. Kul
üzerine düşen vazifesini ifa ederse mutlaka Yüce Mevlâ kuluna
kolaylıklar, iyilikler, güzellikler ihsan edecek, o dardan, yük
altından kurtaracaktır. El-Berr ism-i ilâhîsi her ferde dünyada
da ukbada da tecelli edecektir. Bazı zorluklar, sıkıntılar ölümle
son buluyor denirse cevaben deriz ki; her ne kadar bazen zor durumlar
yaşasak da o zorluklarla, sıkıntılarla beraber Mevlâ’nın
lutfettiği pek çok güzellik ve kolaylıklara sahibiz. Bununla
beraber bazı sıkıntılar ölümle son bulsa dahi esas kolaylığa,
rahata, güzelliklere ahiret hayatında ihtiyacımızın olduğu
muhakkaktır. Bu dünyadaki bazı geçici sıkıntılar ahiretteki
büyük sıkıntıları ortadan kaldıracaksa bu da bir yardımdır,
bir iyilik, bir bahşiştir. Böyle olacağını da Kur’an-ı Kerîm
ve hadis-i şerifler detaylı bir şekilde anlatıyor.
İnsanın
yaratılış hikmeti bilindiği üzere imtihana tabi tutulmasıdır
ki, Kur’an-ı Kerîm’de bununla ilgili pek çok haberlerden biri
şöyledir:
“O
Azîz ve Hakîm olan Allah hanginizin en güzel amel işleyeceğini
imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır.” 4
Konuya
bu açıdan baktığımızda mademki insan imtihan olunmak için
yaratılmıştır doğal olarak zorluklar, kolaylıklar, faydalar,
zararlar, güzellikler ve çirkinliklerle iç içe bir dünyası
olacaktır. Mevlâ kuluna pek çok lütuflar, ihsanlar, kolaylıklar
bahşetmiş olup vazifesini ve selâmet, saadet, felah yollarını,
sebeplerini, iki cihan saadetine vusul yollarını Kur’an-ı
Azimüşşan’da açıkça bildirmiştir. İnsan Kur’an’a kulak
verip dünyaya geliş hikmetini iyi değerlendirir ve mesuliyetinin
şuuru ile dünya ve ukbasına ait vazifelerini ifaya say’ü gayret
ederse, Yüce Allah kulunu küllî iradesiyle destekleyerek ona
kulluk vazifesinde kolaylıklar ihsan edecektir. Şüphesiz kul cüz’î
külfetlere katlanacaktır, meselâ namaz gibi, oruç gibi, cihad
gibi… Allah Teâlâ kuluna bu hususta kolaylık ihsan etmekle
beraber onu muhtemel zorluklardan koruyup iyilikler güzellikler
lutfedecektir ve El-Berr ism-i şerifinin tecellisi ile o kul huzura,
sükûna erecektir.
Allah
Teâlâ müsebbib’ül esbâbtır. Yani sebepleri yaratandır. Bir
yönüyle bu dünya sebepler dünyasıdır, maddî manevî her şey
sebepler dairesinde cereyan etmektedir ve bu sünnetullahtır. Hemen
hemen sebepsiz hiçbir şey olmadığı gibi sebeplere tevessül
edilmeksizin bir şeye vasıl olabilmek de imkânsız denebilecek
kadar azdır. Bu açıdan baktığımızda karşımıza çıkan o ki,
her güçlüğün arkasında bir kolaylık olacağı kesin bir hükm-ü
ilâhîdir. Nasıl ki ilim yoluna girene Allah cennetin yolunu
kolaylaştırıyorsa, hemen hemen her konuda bu böyledir. Kul içinde
bulunduğu nimetlerin hakkına riayetle şükredici olur, bütün
azalarını yasak olan şeylerden korumada azimli olur, nefsin
hevasını terk etme yolunda, nefis tezkiyesinde gereken zorluklara
katlanır ve imtihan yollu gelen bazı sıkıntılara sabredip
tahammül gösterirse işte bunlar ve benzeri pek çok cüz’î
sıkıntıların sonucunda Mevlâ, o kulunu selamete çıkararak
rahatlatacaktır.
Efendimiz
(s.a.v)’e peygamberlik vazifesi verilmeden önceki dönemde cehalet
dorukta olup insanlık iyice yozlaşmıştı. Evvelki dinlerden pek
bir şey kalmamış diyecek kadar kuvvetli zayıfı eziyor, hak
gözetilmiyor, fakirlere hakaret ve dışlamalarla adeta hayvan
muamelesi yapılıyor, köle pazarlarında fakirler satılıyor, en
ağır işlerde çalıştırılıyor, namus toplumdan siliniyor,
kızlar diri diri toprağa gömülüyordu. Velhasıl zulmet üstüne
zulmetli bir devirdi ve Yüce Resul’ün aziz ruhu çok muzdarip
oluyor, lakin bir çare bulamıyordu. Bir miktar yitecek alıp
Cebel-i Nur’a çıkıyor ve bu zulmetin kalkması için orada
mağarada yalvarıp yakarıyordu. Derken bu sıkıntının arkasından
peygamberlik görevi verildi ki;
يُخرِجُهُمْ
مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَي النُّورِۜ
“Onları
zulümattan nura çıkarır” 5
ayetinde işaret edilen Kur’an nuru kalplerdeki, beyinlerdeki
karanlığı yırtıp attı ve böylece başta Efendimiz’i (s.a.v)
dolayısıyla iman edenleri o sıkıntıdan kurtarıp feraha çıkardı.
Müfessirler,
اَلَمْ
نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
“Senin
için göğsünü açıp genişletmedik mi?” 6
ayeti celilesinin bu manaya delalet ettiğini bildirmektedirler. Aynı
suresin 2. ayeti ise “Üzerinden yükü kaldırdık” 7
manasını içerdiği, çok ağır bir mesuliyet olan peygamberlik
yükü ki bu ağır vazifenin hiçbir yükle kıyası mümkün
olmadığı fakat insanların kalbinin İslâm’a ısındırılması
suretiyle Allah’ın yardımıyla vazifenin kolaylaştırıldığı
yönünde tefsir edilmiştir. Allah Teâlâ muhakkak peygamberlerine
de ümmetlerine de her işlerinde kolaylıklar ihsan etmiş ve
etmektedir. Mevlâ’nın yardımı olmasa hiçbir işte asla ve
kat’a muvaffak olamayız. İnsanların bunalıp “Fetih ne
zamandır?” diyerek sızlanmaları üzerine Cenab-ı Hakk, Fetih
suresinde
وَيَنْصُرَكَ
اللّٰهُ نَصْرًا عَزِيزًا
“Ve
Allah
sana pek izzetli bir yardım ile yardımda bulunacak” 8
buyurarak yardımın yakın olduğunu bildirmiş ve Allah’ın
nusreti yetişip fetihler nasip olmuştur.
Maddî
manevî iyilik, güzellik, huzur, sükûn, kolaylık, dertlerin deva
bulması, cefanın sefayla sona ermesi gibi olaylar El-Berr ism-i
ilâhîsinin tecellisinden pay almıştır. Bu hal, kâinatta diğer
mahlûkatta da kendi konumları içinde kendini gösterir. Kula düşen
odur ki; hem kendi dünyası ve ukbası adına güzelliklerin,
kolaylıkların, huzur ve sükûna, kurtuluşa, felaha sebebiyet
verecek şeylerin peşinde olmalı hem de diğer insanlar için
zorluk çıkarmayıp hep kolaylık, yardım, iyilik, güzellik
düşünmeli ve bu yönde hizmet etmelidir ki El-Berr ism-i şerifinin
tecellisine mazhar olsun, inşallah.
1
Bakara:286
2
Buhari, Müslim, Tirmizi
3
Buhari, Kitab-ül Merdâ
4
Mülk:2
5
Bakara:257
6
İnşirah:1
7
İnşirah:2
8
Fetih:3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder