Sıbğatullah;
Allah’ın boyası demektir. Ayette:
“Allah’ın
(verdiği) rengiyle boyandık, Allah’dan daha güzel rengi kim
verebilir? ...”1
buyrulmuştur. Maddî boya ve manevî boya diyebileceğimiz
sıbğatullah, iki yönlü ele alındığında zahirlerin ve
batınların boyası denilebilir.
Zâhir
boya; kâinattaki tecellilere nazar ettiğimizde görüyoruz ki;
Allah (c.c)’ın yarattığı ve çeşitli suretler verdiği masnuat
(sanatla yapılmış olan şeyler), mahlukat, nebatat türlerinde
akıllara durgunluk verecek manzaralarla karşılaşıyoruz. Hâlık
ismi ile yaratıp Hayy ismi ile hayatiyet veren Mevlâ’nın, Kayyum
ismi ile ayakta durdurup, Rezzak ismi ile rızıklandırıp, Rab ismi
ile büyütüp her nevî masnuatı, nebatatı Musavvir ismi ile
suretlendirmiş ve Sıbğatullah ile de renk renk boyalarla boyamış
olduğuna şahit oluyoruz.
“Görmedin
mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler
çıkardık. Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, değişik
renklerde ve simsiyah yollar (yaptık). İnsanlardan, hayvanlardan ve
davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları
içinden ancak âlimler, Allah’dan (gereğince) korkar. Şüphesiz
Allah daima üstündür, çok bağışlayandır.” 2
“O’nun
delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın
ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler
için (alınacak) dersler vardır.” 3
Evet,
O Lâtif olan Yüce Allah her birine ayrı ayrı letâfet, ayrı ayrı
güzellikler, faideler ihsan etmiş. O görünen, zahir güzelliklerin
yanı sıra görünmeyen, sezilmeyen menfaatler ihsan edip, vitamin,
mineral, protein vs. enerji kaynağı, şifa membaı kılmış ki,
ayet-i kerimede işaret edilmiştir: “…Onların (bal arıları)
karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda
insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için
büyük bir ibret vardır.” 4
İşte bu yönü ile de kullarına karşı Rahman, Rahîm, Kerîm,
Rezzak, Cevvad, Lâtif, Raûf gibi esma-i ilâhînin cilveleridir
diyebiliriz. O Nakkaş-ı Hakîm, kâinatı, cümle masnuatı ile tüm
nebatatı renk renk, desen desen süsleyip boyamış, en küçükten
en büyüğüne kadar her şey uyum içinde yaratmıştır ki asla
uyumsuzluk görülmez. Birbirinden güzel renkler, desenler, şekiller
Allah’ın nasıl bir Musavvir olduğunu ve sıbğatullahın
güzelliğini sergilerler.
Hayvanata
baktığımızda onlarda da görüyoruz ki; onlar da Allah’ın
boyasına boyanmış, çeşitli renklerle renklendirilmişlerdir. O
kuşlardaki, kelebeklerdeki renkler hep O Yüceler Yücesi’nin
boyasıyla, sıbğatullah ile boyanmış eserlerdir. Zümrütvari
vadilerde bembeyaz giysileriyle koyunlar, aralarındaki farklı
renkte olanlarının kattığı çeşni ile, karasıyla alacalısıyla
gözlere zevk verir. Kur’an’da: “… O diyor ki: Sarı renkli,
parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir.” 5
buyrularak rengin göz zevkine hitab eden özelliği vurgulanmıştır.
Evet,
değişik renklerde envai çeşit mahlûkat, denizdeki balıktan
tutun da biraz ürkütücü bir varlık olan yılana kadar her biri
ayrı ayrı uyumlu renklere boyanıp adeta her biri kendine has
giysilerle zinetlenip süslenmiştir.
İnsanlara
bakıldığında ise, esma-ül hüsnanın her birinin tecellisi –az
veya çok- insanın üzerinde mevcuttur. Bu ismin tecellileri ile de
insanlardan bazıları beyaz, bazıları kumral, bazıları esmer,
bazıları zenci, bazıları sarışındır. Gözlerine bakacak olsak
çok çeşitli renkleri olduğu malum. Bunun yanı sıra öyle güzel,
öyle lâtif bir surette boyanmış ki, dıştaki beyaz tabakadan en
içteki en koyu renkteki göz bebeğine kadar birden fazla renge
sahip olmasına rağmen nasıl da yerli yerinde. O nazik, nazenin
gözün korunması için hazır bekleyen göz kapağı etrafına
dizilmiş kirpikler ve yine onun korunması için yaratılmış
kaşlar, hem büyük bir vazife ile yerlerini alıp gözü
gelebilecek tehlikelerden koruyorlar, hem de renkleriyle,
nakışlarıyla ayrı bir letâfet sergiliyorlar.
Manevî
yönü ise, başta mealini verdiğimiz Bakara Sûresi 138. ayetinin
açıklamasında yerini buluyor. Zemahşerî “Hıristiyanlar yeni
doğan çocukları, bir su ile boyarlar ve “İşte şimdi
Hıristiyan oldu” derlerdi ve bunu o çocuklar için temizlik
sayarlardı. Ayette Müslümanların buna karşılık “Allah’ın
boyası ile boyandık” demeleri emredildi. Allah’ın boyası,
İslâm fıtratı, İslâm ve iman temizliğidir” der.
Kuldaki
güzellikler yani güzel ahlâk, karakter gibi güzel vasıfların
her biri güzel güzel renkler olarak yorumlanacak olursa, işte
manen Allah’ın boyasına boyanmak budur denilebilir. Allah’ın
boyasına en güzel şekilde boyanan elbette ki Resulullah (s.a.v)
idi. O, canlı bir Kur’an idi. O’nun varisleri olan âlimler,
mürşidler de Resulullah’ın boyasına boyanmışlardır ve
talebelerini, müridlerini bu boya ile boyamaya çalışırlar.
Teslimiyet
konusunda işaret edildiğine göre müridin, mürşidinin boyasına
boyanması gerekmektedir. Yani manevî boya olarak tasvir edilen renk
renk boyalardan maksad, Rabbimizin kulları üzerinde görmek
istediği her bir ism-i şerifinden neş’et eden güzel ahlâk,
temiz fıtrat tezahürleridir ki; Rabbimizin taleb ettiği o güzelim
renkler misali kulluğun icabı boyalardır. Bunlar, Resulullah’ın
boyasına boyanma, mürşidin boyasına boyanma diye de ifade
dilebilir. Mevlâ’mız, bizleri de Resulullah’ın boyasına
boyasın. Âmin.
1
Bakara:138
2
Fatır: 27–28
3
Rum:22
4
Nahl:69
5
Bakara:69
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder