Tayyib;
temiz, iyi, güzel, saf, hoş, tertemiz mânâlarına gelir. Tayyib;
esma-ül hüsnâ olarak bilinen 99 isimden biri değildir. Bu ism-i
şerif, Allah’ın kulları üzerinde en çok, azamî görmek
istediği isimlerindendir.
Evet,
Allah (c.c) Tayyib’dir, kullarının da tayyib olmasını murad
eder. Bu hususta gerek Kur’an-ı Kerîm’de ayetlerle gerekse
Efendimiz (s.a.v)’in mübarek hadisleri ile tayyib olmak
bildirilerek tavsiye edilmiş, Efendimiz (s.a.v) kendisi, her mevzuda
olduğu gibi bu mevzuda da ümmetine canlı bir örnek olmuştur.
Maddî manevî temizliğe özen gösteren Efendimiz (s.a.v), biz
ümmetine zahir ve batın temizliğinin neler olduğunu, nasıl
temizlenileceğini örnek hayatı ve nurlu beyanları ile en güzel
bir şekilde öğretmiştir. O Yüceler Yücesi’ni (s.a.v) kendine
rehber edip boyasına boyanma, hâli ile hâllenmede ciddi gayret
sarf edenler hisseyab olmuş böylece O Yüce Resul’e dost,
dolayısıyla da Rabb’ül âlemin’e sevilip temizler, tayyibler
kervanı olma ünvanına mazhar olmuşlardır. Yeter ki kul, o
tayyibleri tanıma şerefine nail olduktan sonra bu nimetin kadrini
bilsin de; tayyib olma yollarına tevessül etsin.
Dikkat
edilirse, tayyib olmadıkça en değerli şeylerin bile değersiz
olacağı malumdur. Meselâ, mükevvenatta en temiz, değerli suyun
zemzem suyu olduğu malumdur, farz edelim kirli bir kaba zemzem suyu
doldurduk veya suyu kirletecek bir şey o kabın içine sonradan
karıştı. O kıymetli zemzem suyu neye yarar? Başka bir misâl
verecek olursak; diyelim uzun uzun namaz kıldık hatta en mukaddes
mekân Kâbe’de. Taharette kusur edildi ise veya üzerimizde,
giysimizde bir pislik, necaset bulaşığı varsa o namazın makbul
bir namaz olmayacağı muhakkaktır.
Efendimiz
(s.a.v) “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” 1
buyurarak işin ehemmiyetini gözler önüne seriyor. Tayibi tarif
ederken “temiz”le beraber “güzel” anlamına da geldiği
bildirilmişti. Rabb’ül âleminin kullarından murad-ı ilâhîsinin
maddî ve manevî temizlik olduğunu belirtmiştik. Başta tertemiz,
lekesiz bir iman, sonra güzel ahlâkı içine alan madde ve mânâ
temizliği dediğimiz ahlâk güzelliği, karakter, niyet, kalp
temizliği, arzuların güzele meyli, öz, söz, amel bakımından
her mânâda bir temizlikle mükellefiz. Nefsi bütün kirlerden
temizleme yollarına tevessül edip temizlemek de başlıca
görevimizdir. Zaten tasavvufa verilen isimlerden biri de “nefsi
tezkiye”dir. Yani nefsi bütün mezmum sıfatlardan temizleme, kötü
sıfatlar, kötü alışkanlıklardan kurtarıp günahlardan tevbe
edip arınıp durulma ve güzel, temiz vasıflarla donanma böylece
“kalbi tasfiye” ufkuna ulaşma. Allah (c.c) böyleleri için
ayette: “…Muhakkak ki Allah tevbe edenleri de sever,
temizlenenleri de sever.” 2
buyurmaktadır.
Niyet
temizliği hakkında Resulullah’ın beyanlarından anlaşıldığına
göre, görünüşte çok güzel olmasına rağmen kişinin niyetinin
güzel, temiz olmayışından dolayı kabul olunmayıp, yüzlerine
çarpılacak nice amelleri vardır. Bunlardan birinde kıyamet
gününde ilk sorguya çekilecek üç sınıf insanın şunlar olduğu
bildirilmiştir: Biri Allah’ın ona ilim verdiği, diğerinin mal
verdiği, üçüncüsü de Allah yolunda öldürülen insan. Her
birinin bu nimetlerle yaptığı görünüşte güzel olan amelleri,
niyetlerinin bozukluğu yüzünden sahiplerinin cehennemi boylamasına
sebep olmaktadır.3
Velhasıl Allah Tayyib’dir. Tayyibleri sever ve tayyib olan amele
değer verir. Resul-i Zişan tayyibdir, İslâm tayyibdir, Hakk
dostları tayyibdir. Cennet de tayyibdir, oraya ancak tayyib olanlar
girer ve melekler onları, “… Selâm size! Tertemiz geldiniz.
Artık ebedî kalmak üzere girin buraya” 4
diyerek karşılarlar. Kevser de tayyibdir, onu ancak tayyibler
içer.
Bütün
bunların yanı sıra maddî anlamda zahirî temizlik de mühimdir.
Namazın kabul olunmasının şartlarından biri de bedenimizde,
elbisemizde ve namaz kılacağımız yerde necaset bulunmamasıdır.
Buna dikkat edilmeden kılınan namazın makbûliyeti yoktur.
Müslüman,
yaşadığı evi ve çevresini, kullandığı eşya, giydiği
giysileri, yiyecekleri de temizler, temiz tutar. Yalnız şunu
hatırdan çıkarmayalım; bu tür temizlikleri Allah’ın emri
diye, Rabbim tayyib olmamı emrediyor diye yaparsak, âmâlin özünü,
ruhunu temsil eden niyet de böylece güzel, salih, tayyib olursa çok
güzeldir. O zaman o haneyi, temizlemek, halı, kapı, cam silmek
biiznillah ibadet hükmüne geçer. Efendimiz (s.a.v) “Müminin
niyeti, amelinden hayırlıdır” 5
buyurarak ümmetini müjdeliyor ve de uyarıyor. Allah’ın her an
görüp gözettiğine imanımız var, elhamdülillah. Meleklerin de
mevcudiyetine inanıyoruz, Allah’ın izni ile yüce ruhların da
zaman zaman müşahede ettiklerine dair bilgimiz var. Eğer başta
Allah’ın sonra bu ulvî varlıkların görmesine ehemmiyet verilip
gereken temizlik sürekli yapılmıyor da bir misafir geleceğinde
yapılıyorsa çok yazık! Allah’ın ve ulvî ruhların görmesi ve
o kulu tayyib unvanıyla yâd etmeleri ve böylece Rabb’ül
âlemin’in de razı olup tayyibler kervanına ilhak etmesinin nasıl
bir şeref olduğu ortada. Böyle temiz bir niyetle yapılmazsa
insanların vereceği değer de malum; insanlar medhetse ne çıkar,
cenneti yok ki katsın… Yine insanlar zemmetse ne çıkar,
cehennemi yok ki atsın. Aklı olan Rabb’ül âlemin’in bu yüce
sıfatı ve esma-ül hüsnâsına vasıl olmak, tecelliyatına nail
olmak için iç ve dış temizliğini beraber yürütür, yürütmeye
gayret eder.
Rabbimizden
niyazımız, bizleri tayyiblerden kılsın. Bu isimleri ile bizleri
aydınlattığı için Rabbimize hamd-ü senâ ederiz. Âmin.
1
Ahmed b. Hanbel, Müsned
2
Bakara:222
3
Müslim, Ahmed, Nesei
4
Zümer:73
5
Mecmeu’z-zevâid, 1/61, 109
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder