Eş-Şehîd;
Allah’ü Telâlâ’nın esma-i ilâhîsinden bir ism-i şerifidir
ki her zaman, her an, her yerde hâzır ve nâzır mânâlarına
gelip şâhid’in mübalağasıdır. Yani her şeyi her an, hakkıyla
gören yegâne şâhittir.
Allah’ü
Teâlâ hem şâhittir hem bu isminin tecellisiyle yaratıklarını
şâhit edendir. O’nun yarattığı cümle varlık ki, zerreden
kürreye bütün mükevvenat, O’nun varlığının delili ve O’nun
şâhididirler. Böylece cümle esma-i ilâhî gibi bu esmâ-i ilâhî
de cümle mevcudata tecelli etmiştir ve her şey Rabb’ül
âlemin’in şâhitleridir. Şüphesiz bir Hâlık var; diğer
tarafta ne varsa hepsi mahlûktur ki, Hâlık’ın varlığının
nişanı ve şâhididirler. Canlı cansız tüm kâinat ve
içindekiler gözle görülmeyen mikroptan, toz zerresinden, hücreye
kadar her şey, yerler, gökler, soluduğumuz hava, dünya ve ukbâ
adına her şey O’nun zatına, sıfatlarına ve esma-i ilâhîsine
şâhittirler. Her gördüğümüz şey, her duyduğumuz ses ve haber
ki, Kur’an-ı Azimüşşan başta olmak üzere Efendimiz’in
(s.a.v) nurlu beyanları, hadisleri yüce, değerli şâhitlerdir.
“Bütün
dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile
gönderen O’dur. Şâhit olarak Allah yeter.” 1
Allah-ü
Azimüşşan’ın bu isminin kulları üzerindeki tecellilerine
nazar ettiğimizde bileceğiz ki, Mevlâ her halimize, âmâlimize,
hatta bâtınımızın keyfiyetine şâhittir. O’nun şâhit
olmadığı hiçbir durum tasavvur edilemez. Zâhirlere olduğu gibi
bâtınlara da nazar eder ve durumlarına şâhittir. Ayette “…(O)
gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilir. Allah kalplerde
olanı bilendir.” 2
buyurarak açık kapalı her şeye şâhit olduğunu ilan ediyor.
İnsanların
şâhit edilmesine gelince:
“Kıyamet
gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin,
Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı,
onları kendilerine şâhit tuttu ve dedi k: Ben sizin Rabbiniz değil
miyim? (Onlar da) Evet (buna) şâhit olduk, dediler.”3
“Ey
Peygamber! Biz seni hakikaten bir şâhit, bir müjdeci ve bir
uyarıcı olarak gönderdik.” 4
“İşte
böylece sizin insanlığa şâhitler olmanız, Resulün de size
şâhit olması için sizi mutedil (örnek) bir ümmet kıldık.” 5
Bu
ayetlerden de anlaşılıyor ki, mümin hâliyle, kâliyle,
fiiliyatıyla Hakk’ın şâhidi olacak ki, Nebî (s.a.v) de
ümmetinin bu güzel halinin şâhidi olacak. Böylece Allah’ın
Şehîd ismi şerifleri her yerde tecelli edecektir.
Kur’an-ı
Kerîm, Allah’ın bu ism-i şerifinin tecellisiyle pek çok şeyi
de insanların hal ve davranışlarına şâhit ettiğinin haberini
veriyor ki, bu şâhitlerin başında insanın kendi nefsi
gelmektedir.
“Şüphesiz
insan, Rabbine karşı çok nankördür. Şüphesiz buna kendisi de
şâhittir.”6
“Herkes,
yanında bir sürücü ve bir de şâhitle gelir.” 7
Ayette sözü geçen “sürücü” ve “şâhitler”in iki melek
oldukları, birinin mahşere sevk etme, diğerinin de amellere
şâhitlik etme görevini yerine getirdikleri söylenmiş. Bir yoruma
göre de “sürücü” kötülüğü yazan, “şâhit” de
iyiliği yazan melektir.
Evet,
kulun amelini kayda alan iki melekten sağdakinin hayırlı amelleri,
soldakinin de günah olan amelleri kayda aldığını Rabb’ül
Âlemin haber veriyor ve ukbada da bu meleklerin aldıkları kayıtlar
veya dosyalarla şâhitlik edeceklerini de izah ediyor.
“Kitap
ortaya konmuştur: Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş
olduklarını görürsün. Vay halimizi! Derler, bu nasıl kitapmış!
Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın)
hepsini sayıp dökmüş.” 8
Peki,
yalnız melekler mi şâhit?
Elbette
hayır! İnsan dünyada kaldığı süre içerisinde hayatı boyunca
hayır ve şer ne yaptı, nasıl yaşadı, senaryodaki rolünü nasıl
oynadı, zahiren nasıl bir amel sergiledi ise, yine Kuran’ın ve
Peygamberimiz’in (s.a.v) bildirdiğine göre yer, gök, zaman,
mekân, meleklerden bazıları, bazı insanlar, bazı yüce ruhlar,
cinler, şeytanlar daha pek çok şey lehimize veya aleyhimize
şehadet edecektir. Hatta bununla kalmayıp bütün uzuvlarımız da
şâhitlik edecektir.
“Nihayet
oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri
şeye karşı onların aleyhine şâhitlik edecektir.” 9
“O
gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine
haber verecektir. Allah onları birer birer saymıştır. Onlar ise
unutmuşlardır. Allah her şeye şâhittir.” 10
Mevlâ,
her şeye şâhit olmakla beraber pek çok varlığa da şâhitlik
etme ruhsatı tanımış, öyle murad etmiştir. Muhakkak bu
takdirinde çok hikmetleri vardır. Yalnız şu var ki, ruhsat
tanıdığı cümle şâhitler; Şehîd ism-i şerifinin tecellisi
ile ve ancak zahirde olup bitenlere şâhitlik edebileceklerdir.
Kalplerde, kafalarda, sırlarda olan gizli, gizlinin gizlisi tüm
ahvale şâhit ancak Allah’tır.
Evet,
meleklerin dahi vakıf olamadıkları yalnız ve yalnız Rabb’ül
âlemin’in şâhit olduğu öyle sırlı ameller vardır ki; işte
onlara şâhit sadece Mevlâdır.
Hz.
Aişe ve ebeveyninden rivayet olunduğuna göre Resul-i Ekrem (s.a.v)
şöyle buyurmuşlardır: “Öyle zikir vardır ki, bazı
zikirlerden yetmiş kat efdaldir. Kıyamet gününde bütün
varlıklar hesapları görülmek üzere gelirler, hafaza melekleri de
yazdıkları eyleri getirirler. Allah Teâlâ buyurur: “İyice
bakın, kulumun hesaplanmamış ameli kaldı mı?” Melekler derler
ki: “Ya Rabbi, onun hakkında bildiğimiz ve hıfzettiğimiz her
şeyi yazdık. Başka bir şey bırakmadık.” Kul çaresiz kaldığı
bir anda Cenab-ı Hakk buyurur: Senin benim yanımda bir iyiliğin
var ki, şimdi seni onunla mükâfatlandıracağım. O ise,
(meleklerin yazamadığı) zikr-i hafîdir.” 11
Bununla
beraber insanın kalbî hastalıklarına da Allah (c.c) şâhittir.
Onun içindir ki, Resulullah (s.a.v bir hadis-i şeriflerinde
“Ameller niyetlere göre değerlendirilir.” 12
derken, bir hadis-i kudsîde de “Bir kimse iyilik yapmaya niyet
eder ve niyetini gerçekleştirirse on sevap alır. Sevap adedi 700’e
kadar çıkabilir. Niyet ettiği işi gerçekleştiremezse bir sevap
alır…” 13
buyurarak niyetlerin amellerin fevkinde olduğunu bize bildirir.
Niyet bozukluğu yüzünden nice zahiren güzel görünen amellerin
de kabule şayan olmayacağını bildiren çeşitli hadisler
mevcuttur.
İşte
kalplerin şâhidi yalnız ve yalnız Mevlâ’dır. Öyleyse kula
düşen, şâhitlere dökümanları en güzel şekilde vermeye gayret
etmelidir. Kameralar vasıtasıyla kayda alınan bir hadise, aradan
uzun bir zaman geçse bile o kasetlerden nasıl gayet net bir şekilde
seyredilebiliyorsa, en ufak ayrıntılar kadar görüntüsüyle,
sesiyle şâhitlik ediyorsa işte aynen bunun gibi insanın da hayatı
kayda alınıyor. İç dünyasını ise Hâlık Teâla, doğrudan
doğruya bizzat kendisi kayda alıyor. Zamanı gelince de zâhire ve
bâtına ait bütün kayıtlar ekrandaki filmler misali, insanın
hayat filmi bütün şâhitleriyle beraber gözler önüne serilecek.
O gün, o şâhitlerin şehâdetine kul bizzat kendisi şâhit
olacaktır.
Hadis-i
şerifte İbn. Ömer (r.a)’den rivayetle şöyle buyrulmuş:
“Resululah (s.a.v): “Mümin Rabbine yaklaştırılır. Öyle ki,
(Allah onun) üzerine himayesini indirir ve günahlarını itiraf
ettirir. Ona sorar: “Şu şu günahları biliyor musun?” Mümin
kul, iki kere “Evet Ey Rabbim, biliyorum!” der. Rab Teâlâ da:
“Dünyada iken bunları örterek seni teşhir etmemiştim. Bugün
de onları senden affediyorum!” buyurur. Sonra ona hasenat defteri
verilir. Ama kâfirlere ve münafıklara gelince, bunlarla ilgili
olarak, bütün mahlûkatın huzurunda: “Bunlar Allah namına yalan
söylemişler (Böylece büyük bir zulümde bulunmuşlardır).
Haberiniz olsun! Allah’ın laneti zalimleredir.” diye nida
olunur.”14
Bu hadis-i şeriften Mevlâ’nın dilediği mümin kulunun
günahlarını ifşa etmeyip affederek setredeceğini ve o kulunu
mahcub ve mahzun etmeyeceğini anlıyoruz. Hatta tevbe bahsinde tevbe
edilen ve affa maruz kalan günahların şâhidlerine de bu günahın
unutturulacağına yani günah işlediği zemine, zamana, buna şâhit
olan insanlara ve cinlere unutturulacağına dair müjdeler de
vardır. Adeta Mevlâ, “Kulum, sen daha dünyada iken tevbe-i nasuh
ettin, has kullarımdan oldun, ben de günahlarını affettim, Settâr
ismimle de setrettim” diyerek hakiki tevbe eden kullarını
müjdeliyor. Tabi bu durumun zıddı da olabilir. Maazallah! İşte o
zaman insanın kendisi, uzuvları ve bütün şâhitler aleyhine
şâhitlik ederler. Allah cümlemizi bundan korusun. Bizleri
yeryüzünde Hakk’ın şâhitleri eylesin. Âmin.
1
Fetih:28
2
Teğabün:4
3
Araf:172
4
Ahzab:45
5
Bakara:143
6
Adiyat:6–7
7
Kaf:21
8
Kehf:49
9
Fussilet:21
10
Mücadele:6
11
Muhammed b. Abd. El-Hani, Adab, S.175
12
Buharî
13
Buharî, Müslim
14
Buharî, Müslim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder