24 Mart 2015 Salı

EL – FERD


El-Ferd, Allah-ü Zülcelâl’in esmâ-i ilâhisindendir. Şahıs, birey, kişi anlamlarına gelen bu ism-i şerifin tecellisi ile Allah Teâlâ, bizzat kendi zatıyla tektir, ferddir, hem de ehadiyeti icabı eşi, benzeri ya da zıddı olmayan ferddir.


Allah-ü Azîmüşşan vahdaniyetinin tecellisi ile yarattığı her şeye kendine has şahsiyet bahşetmiştir ki kendi cinsinin benzeri fakat aynı olmayan ya da zıt cinslerle bilinen çeşitli boyutta kimliklerdir.

Her bir insan, kendi cinsinin benzeri olduğu halde, bir diğerinin aynı olmayıp her ferd kendine has özelliklere sahiptir ki, sima, ses, duygu, renk, zekâ, düşünce hatta parmak uçlarındaki o latif çizgiler dahi ayrı ayrıdır. İşte bu ve benzeri durumlar gösteriyor ki, o şanı yüce Allah her yarattığı mahlukatı özel hususiyetlerle techiz etmiş ve bir şahsiyet, bir ferd olma yeteneğine sahip kılmıştır ki, bu durum El-Ferd ism-i ilâhîsinin tecellisini gösterir.

Bu durum diğer mahlukatta ve hatta nebatatta da benzer olup onların da kendi cinsleri arasında farklılıklar olduğu muhakkaktır. Hatta yapılan tesbitler sonucu kar tanelerinin dahi değişik motifler halinde oldukları, birbirinin aynı olmadıkları görülmüştür.

İnsanın alması gereken ders odur ki, her ferdin istidadları ayrı ayrıdır, insan bu istidatları yerli yerinde kullanıp kendine has kimliğini ortaya koyar. Nasıl ki peygamberler kendilerine has vazifelerini ifa ederek en güzel bir kulluk sergilemişler, şahıslarına has kemâlâta vasıl olmuşlar ve sahabe-i kiram hazeratı ve mana âleminin sultanları mürşid-i kâmiller ki asırlar geçmesine rağmen imanlı gönüllerde taht kurmuşlar, her biri kendine has hususiyetlerle Ferd ism-i şerifinin tecellisine mazhar olmuşlardır.

Maneviyatta olduğu gibi maddede de durum benzerdir. Meselâ Mimar Sinan şahsına ihsan edilen kabiliyetini geliştirip ortaya koymuştur ki, bu kabiliyet, istidadların tekâmül mahsülüdür, bunları yaratan Yüce Allah’tır, kul, cüz-i iradesini kullanmakla yükümlüdür. Başka bir misal verecek olursak; Hz. Ömer’in adaletidir ki, o istidadı Yüce Mevlâ ihsan etmiştir. Fakat o istidadın inlişafı için Kur’an’ın feyziyle sulanmaya, Resulullah’ın (s.a.v) tedrisatında irşada ihtiyaç vardı ki, o sayede o istidad gelişti ve Hz. Ömer böyle bir şahsiyet kazandı. Velhasıl her fert, kendine has kimliğini ortaya koyacaktır. Ferdün, Hakemün, Adlün, Kudüs.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder