El-Muahhir
Allahü Zülcelâl’in esma-ül hüsnasından olup istediğini geri
koyan, arkaya bırakan manasına gelir. Bu ism-i ilâhî de diğer
esma-ül hüsna gibi cümle mevcudata tecelli etmiştir. Hem zahir
hem batın tecellisi haktır. Nasıl ki çeşitli sebeplere binaen
El-Mukaddim ism-i ilâhîsi tecelli ediyorsa yine sebeplere binaen
el-Muahhir ismi tecelli eder.
Arzda
tecellisi şöyle olur; toprağın ihtiyacı olan yağmur arzu edilen
mevsimde yağmaz veya arzu edilen mekâna yağmaz. Böyle olmasında
muhakkak ki pek çok hikmetler vardır. Kış mevsiminden muzdarip
olan insanlar bir an evvel havaların ısınmasını ister fakat Yüce
Mevlâ hikmete, menfaate, maslahata binaen yazı erteler. Yazın
sıcağından sıkılan insanlar havaların serinlemesini talep
ederler fakat yine pek çok hikmete binaen Cenab-ı Hak, serin
meltemli havayı erteler. Takdir edilen ana kadar sıcaklar devam
eder. Farkında olduğumuz veya olmadığımız nice hadiseler vardır
ki Yüce Allah El-Mâni’ ismi ile o hadisenin zuhuruna mani olup
erteler.
Nebatat
ve hayvanatta da çeşitli sebeplerden dolayı Yüce Allah dilediği
zaman dilediği mahlûkuna ve nebatata da tecelli eder.
İnsana
gelince, her insan birazcık tefekkür etse anlar ki hemen olmasını
talep ettiğimiz nice şeyler vardır da istediğimiz anda o talep
ettiğimiz şey olmaz. Belki olmamasına zahiren hiçbir sebep yok
gibidir. Her imkân mevcududur, gereken her türlü sebeplere
tevessül edilmiştir. Fakat o talebimize bir türlü ulaşamayız
adeta sebepler sükût eder. İşte bu ve benzeri olaylarda
bilemediğimiz, idrak edemediğimiz sebeplerden dolayı bir hikmet-i
ilâhî olarak o talebimiz Yüce Mevlâ’nın El-Muahhir isminin
tecellisi ile başka bir zamana tehir edilmiştir.
Meselâ
insan hasta olur, bir an evvel iyileşip şifa bulması için maddi
manevi gereken sebeplere yapışır. Bir taraftan dua niyaz, diğer
taraftan ilaç tedavi derken çok kısa zamanda iyileşeceği ümid
edilen bir hastanın tahmin edilen zaman zarfında iyileşmeyip
hastalık döneminin uzamasına doktorlar da diğer insanlar da bir
mana veremezler. Yüce Allah pek çok hikmete binaen o hastaya ve
hastalığa El-Muahhir ismi ile tecelli etmiş olup o hastalığın
izalesini, şifasını takdir ettiği zamana ertelemiştir. Değil
doktorlar dünya bir araya gelse Cenab-ı Hakk’ın takdir ettiği
an gelmeyince her sebep akim kalır.
Evet,
takdir edilen an gelecek, El-Muahhir ism-i şerifi vazifesini bitirip
çekilecek ve yerini Eş-Şâfî ismine devredecek, böylece Eş-Şâfî
isminin zuhuru ile hasta şifayâb olup sağlığına kavuşacaktır.
Bu ve benzeri durumlara düçar olanlar için pek çok hikmetlerden
biri şu olabilir: Kur’an’ın ve hadis-i şeriflerin bildirdiği
üzere o hasta veya dertli, muzdarip durumda olan mümin için böyle
bir durumun uzamasında onu günahlardan arıtmak, ecir kazandırmak,
olgunlaştırmak gibi pek çok hayırlar vardır ki merhamet-i ilâhî
olarak El-Muahhir ism-i şerifi tecelli etmiş, Cenab-ı Hak şifayı
dilediği zamana ertelemiştir.
Pek
çok hadiseler vardır ki, insan bir an evvel olsun ister fakat hemen
olmayıp belli bir zaman sonra istediğimiz olur da hiç hikmetini
bilmeyiz. “Mevlâ’nın el-Muahhir isminin tecellisi, bir rahmet-i
ilâhî ile böyle oldu elhamdülillah” demeye akıl erdiremeyiz de
yalnızca seviniriz, “iyi ki o zaman olmamış, sonra olmasında
isabet oldu” der geçeriz. Evet, hemen olması için can attığımız
nice olaylar olur ki, hikmet-i ilâhî gereği Yüce Mevlâ
El-Muahhir isminin tecellisi ile tehir eder de bizim için pek çok
hayırlara sebep olur ve bazen de pek çok tehlikelerden korunmamıza
sebep olur.
Nice
asiler, nice cürümkarlar, nankörler vardır, cezayı hak
etmişlerdir, fakat bu hususta da görülen odur ki Rahman ve Raûf
olan Yüce Allah bu güruha da el-Muahhir ismi ile tecelli ediyor ve
hak ettikleri cezayı geri bırakıyor ve böylece mühlet tanımış
oluyor. Bu durumda bazıları aklını başına alıyor, fırsatı
ganimet bilip tevbe ve istiğfarlarla halini ıslah edip salihlerden
oluyor. Tarih bu ve benzeri hadiselerle doludur. Tefekkür
ettiğimizde anlıyoruz ki, diğer esma-ül hüsna gibi bu El-Muahhir
isminin de hayatımızın zahirî ve batınî pek çok yönünde
zuhuru vardır. Günlük hayatımızda nice hatalar ediyor, günahlar
işliyoruz. Eğer Rabbimiz işlediğimiz günahların karşılığını,
hak ettiğimiz cezayı tehir etmeseydi halimiz nice olurdu. Bu ism-i
ilâhî kula adeta zaman tanıyor, o mühlet içinde kul tevbe eder
hayırlı ameller işlerse günahına keffaret olur. Yüce Allah
kulları hakkında daima hayır murad eder. Şüphesiz, El-Muahhir
ismi ile tehir etmesinde de, El-Mukaddim ismi ile öne almasında da
kulları için pek çok hayırlar vardır. Yeter ki kul Rabbine
teslim olmasını bilsin.
Kur’an’da
bu ismin kâfirlere tecellisi şöyle haber veriliyor:
“İnkâr
edenler, onlara mühlet vermemizin kendileri için hayırlı olduğunu
sanmasınlar. Biz onlara bu mühleti ancak günahlarını
arttırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap
vardır.” 1
Bu
konunun pek çok yönlerinden biri de şudur ki, Mevlâ kulunun
amal-i salihasının karşılığını hemen vermeyip ukbaya bırakır.
Bu konuya ışık tutan ayetlerden bazıları şöyledir:
“Böylece
Allah, iman edip salih amel işleyenleri kendi lütfundan
ödüllendirir. O, inkârcıları gerçekten sevmez.” 2
“Eğer
Allah’a güzel borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat
yapar ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını veren,
ceza vermede ise acele etmeyendir.” 3
Furkan
12-13-14. ayetlerde Allah müşriklerin akıbetlerini bildirip
devamında şöyle buyurur:
“De
ki: “Bu mu daha iyidir? Yoksa Allah’tan korkanlara ödül ve bir
varış yeri olarak söz verile sonsuzluk cenneti mi?” 4
“Onlar
orada, sürekli olarak kalırken istedikleri her şeye sahip
olacaklardır.” Bu, Rabbinin sorumluluğunu üstlendiği bir
sözüdür.” 5
“Gerçekte
inananlar, o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri
ürperir. Kendilerine O’nun ayetleri okununca bu, onların imanını
arttırır, onlar ancak Rablerine güvenip dayanırlar.” 6
“Onlar
namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz
rızıklardan Allah yolunda harcarlar.” 7
“İşte
gerçek müminler onlardır. Onlar için Rableri nezdinde dereceler,
bağışlanma ve tükenmez rızık vardır.” 8
Bunlar
ve benzeri pek çok ayetlerle Yüce Mevlâ kullarına hakikaten
haberler sunarak rızasına mazhariyete sebep olan amal-i salihanın
akıbetleri için ne derece önem taşıdığını ve pek çok
hayırlara, ebedi nimetlerin zuhuruna, Mevlâ’nın tahayyül dahi
edilemeyecek kadar engin rahmetine, lütuf ve ihsanına sebep teşkil
ettiğini açık ifadelerle bildirmiştir.
Yüce
Mevlâ, El-Muahhir isminin gereği olarak, insanların hayatları
içerisinde yaptığı pek çok fiilerin mükâfatını, hiçbirini
zayi etmeden toprağa atılan tohumlar misali ileride ödemek üzere
belli bir zamana ertelemiştir. Geride bıraktığımız nice ameller
vardır ki, vakti gelince önümüze çıkacaktır. Bu ameller
kıyamette, rahmeti sonsuz, Kerîm olan Mevlâ’nın verdiği
değerlerle sahibinin önüne nimet-i ilâhîler olarak çeşitli
lütuf ve ihsanlar olarak çıkacaktır. Kul, dünyada işleyip
geride bıraktığı her bir salih ameli ukbada çeşitli
keyfiyetlerle karşısında bulacaktır inşallah. Bir hadis-i
şeriflerinde Efendimiz (s.a.v) buyurur: “Kıyamet gününde Kur’an
ve dünyadaki hayatlarını ona öre tanzim eden Kur’an ehli
kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’an’ın
önünde Bakara ve Âl-i İmran Sureleri vardır. Her ikisi de
kendilerini okuyanları müdafaa için birbirleriyle yarışırlar.”
Diğer
bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmuştur:
“Kimin
ki, sadaka olarak verdiği malı azalmışsa ve kim ki zulmedeni ve
haksızlık edeni affetmişse Allah onların şerefini arttırır.”
Yine
Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur:
“Kim
bir ayıp örterse diri diri kuma gömülen kız çocuğunu kurtarmış
gibi sevap alır.”
Ebu
Hureyre (r.a)’den rivayetler Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Hiç
şüphesiz ki, Allahü Teâlâ kıyamet günü “nerede benim rızam
için birbirini sevenler, gölgemden başka gölgenin bulunmadığı
bugün, onları kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim”
buyurur.”
Diğer
bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
“Allah
için birbirini sevenler arş-ı ilâhî etrafında yakut kürsüler
üzerinde ağırlanırlar.”
Başka
bir hadiste ise şöyle bildirilir:
“İyiliğin
günü geçmez, günah unutulmaz, her şeyin karşılığını veren
Allah da ölmez. Dilediğini yap fakat karşılığını göreceksin.”
“Allah,
mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan,
içinde sürekli kalacakları Cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel
meskenler söz vermiştir. Allah’ın rızası ise hepsinden
büyüktür. İşte en büyük kurtuluş budur.” 9
“Onlar
şu gerçeği anlamadılar mı ki: Kim Allah’a ve Resulü’ne
karşı koymaya aklarsa, ona, içinde sürekli kalacağı Cehennem
ateşi vardır. İşte büyük rezillik budur.” 10
Zilzal
Suresi’nde ise zerre kadar hayrın ve şerrin ahirette karşımıza
çıkacağı buyrulmuştur. Velhasıl El-Mukaddim ve El-Muahhir
esmasının hayatın her lahzasında ve uhrevi hayatımıza bakan
yönüyle de tecellisinin cari olduğunu görüyoruz ve de anlıyoruz
ki; hayır ve şer adına yapıp geride bıraktığımız ne varsa
bir gün karşımıza ya cennet ya cehenem, ya rıza-i ilâhî ya
kahr-ı ilâhî, ya mükâfat ve ihsan-ı ilâhî ya da ceza-ı ilâhî
olarak karşımıza çıkacak. Mizanda ya sağ kefeye ya da sol
kefeye konmak üzere rol alacaklar, ya izzet ya da zillete sebep
olacaklar. Demek oluyor ki hiçbir şey yok olmuyor, her şey kayda
geçiyor. El-Muahhir isminin tecellisiyle tehir edilenler, takdir
edilen an gelince El-Mukaddim isminin tecellisiyle öne çıkacaklar
ve yine Kur’an’ın ifadesiyle herkese kitabı takdim edilecek ve
“oku kitabını” denecek. Ve insan bu durum karşısında “Ne
olmuş bu kitaba ki, küçük büyük bir şey bırakmamış, her
şeyi saymış dökmüş” gibi ifadelerle hayretini izhar edecek.
Kul
gafillerden olmayıp uyanık olmalı, ömür sermayesini iyi
değerlendirmeye gayret etmeli, geride bıraktığı her halin, her
nefesin, işlediği her amelin ya lehte ya da aleyhte şehadet
edeceğini unutmamalıdır. Ayet ve hadislerden anladığımıza göre
hiçbir nefes zayi olmayıp bir gün bütün canlılığı ile
karşımıza çıkacaktır. Belli bir zamana kadar tehir edilmiş
olduğu bir hakikattir. Elhamdülillah iman ediyoruz, Allah’ın
Zâtı da, sıfatı da, esması da haktır. Rabbimizin El-Muahhir
ismini kendi idrakimiz nispetinde tanımaya çalıştık, hakikatini
hakkıyla Allah bilir. Farkında olmadan hata etti isek Rabb’ül
âlemin’den özür dileriz. Rabbim kalplerimizi hakikate aşina
eylesin. Âmin.
1
Âl-i
İmran:178
2
Rum:45
3
Teğabün:17
4
Furkan:15
5
Furkan:16
6
Enfâl:2
7
Enfâl:3
8
Enfâl:4
9
Tevbe:72
10
Tevbe:73
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder