El-Mâcid,
Allah-ü Âzimüşşan’ın esmâ-i ilâhisinden bir ism-i
şerifleridir. Kadri, şanı yüce, kerem ve semahati bol anlamlarına
gelir.
Bu
ism-i ilâhi, diğer esma-i ilâhî gibi cümle kâinat ve mahlûkata
ve bütün canlılara şamil ise de en ziyade müminlere ve hassaten
mana yönüyle müminlerin takva ehline tecelli eder, denebilir.
Diğer
pek çok esma-i ilâhî gibi bu ism-i ilâhî de hem madde hem de
mana yönlü iki kanaldan tecelli eder. Mana yönünde bakıldığı
zaman görülen o ki, Kur’an-ı Âzimüşşan’da beyan edilerek o
Yüce Mevlâ’nın nasıl bir kerem sahibi Vehhab olduğunu,
rahmetinin engin, Vasî olduğunu anlıyoruz ki yapılan her bir
salih amele büyük vaadlerde bulunması o Ganî Melik’in aynı
zamanda El-Mâcid olduğunu bildirir. O Yüce Hâlık ki, zatını,
sıfatları ve esması ile tanıtmıştır ve hiçbir şüpheye yer
bırakmayarak her konuya açıklık getirip Kur’an-ı Âzimüşşan’da
bütün sıfat ve esmasını izhar etmiştir. Kur’an-ı
Âzimüşşan’dan öğrendiğimize göre o yüce kerem sahibi
Allah, kendisi ile aşinalığı olan kullarına keremiyle, fadlıyla
ve el-Mâcid ism-i şerifiyle ve tabi ki diğer pek çok güzel
isimleriyle tecelli edip, onları Âziz ismi ile de aziz kul olma
şerefine nail edeceğini müjdeler.
Allah’ın
kerem ve semahati ifadeye sığmaz, ölçülere gelmez. Meselâ
onları temiz ahlâka sahip olmaya, iyi işler yapmaya muvaffak kılar
da, sonra da yaptıkları o güzel işleri, haiz oldukları seçkin
vasıfları anarak sitayişlerde bulunur. Şerefli kılar,
kusurlarını affeder, kötülüklerini siler, fakat bunları anarak
ifşa ederek utandırmaz, mahcub etmez. Geçerli mazeretleri kabul
eder, haklarını himaye ve müdafaa lütfunda bulunur. Sıkışık
zamanlarında bilinmeyen, umulmayan, akla hayale gelmeyen yollardan
yardım eder. Salâh ve saadetlerinin sebeplerini hazırlar da kulunu
o saadet, selamet yollarına yönlendirir. İlhamlarla daima kuluna
yardım eder, lütuflarla hayra yönlendirip şerden alıkor, her
türlü müşkülatlarını hal ve tasfiye eder. Nihayet onlara olan
vaadlerini yerine getirir de ebedi saadetlere kavuşturur. Allahü
Zülcelâl’in el-Mâcid ism-i şerifi imanlı kullara hem dünya
hayatında hem de ukba hayatında tecelli edecektir. Müminin takva
derecesi ve ihlâsının kuvveti nisbetinde diğer pek çok esmâ-i
ilâhî gibi el-Mâcid isminin tecellisine mazhar olunacaktır.
Kur’an’ın pek çok ayetlerinde bu husustan bahsedilir. İşlenen
bir amele on katı ile başlayarak yedi yüz katına hatta daha
ziyade kat kat ecir verileceği bildirilir ki, bu Yüce Allah’ın
El-Kerîm, El-Mâcid olduğunun açık delilidir. Efendimiz
(s.a.v)’in nurlu beyanlarında bu konu ile ilgili pek çok hadis-i
şerif mevcuttur. Bunlardan birkaç misal verecek olursak, şöyle
buyurmuştur: “Yarım hurma ile olsa dahi cehennemden korunmaya
bakınız, eğer bir şey veremezseniz tatlı dilli olunuz.” 1
Hatta
kalblerden geçen güzel bir niyete dahi sevab verileceğini
Efendimiz (s.a.v) çeşitli hadislerinde beyan ediyor. Yeter ki o
niyetler, talepler, arzular, ihlâslı olup Allah-ü Zülcelâl’in
nazarında kıymete şayan şeyler olsun. Bu hususta aranana en
önemli şey ihlâstır.
“Kim
zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür” 2
buyrulur ki, o zerre kadar ihlâslı amellere Cenab-ı Hakk, kat kat
mükâfatlar vereceğini muhtelif ayetlerde beyan eder.
Bir
zaman ciddi bir kuraklık olur, insanlar açlık sıkıntısı
çekerler. O zamanda yaşayan bir abid yolda giderken bir kum
tepesine rastlar, o kum tepesine bakarak deruni his ve arzularla “Ah,
şu kum tepesi un olsaydı da şu belde halkına dağıtsaydım”
diye kalbinden geçirir. Bunun üzerine zamanın peygamberine
bildirilir ki, “O abide müjdele, onu bu hüsn-ü niyeti kabule
şayan oldu, o kum tepesi un olmuş da onu dağıtmışçasına ecre
nail oldu.” İşte görüle o ki, takva ehli, ihlâslı abidin,
arifin Rabbine, Resulü’ne karşı saygılı, edepli kulun
gönlünden geçenleri dahi Mevlâ değerlendiriyor.
Efendimiz
(s.a.v) tefekkürün amellerin fevkinde bir amel olduğuna işaret
ederek “Bir
saatlik tefekkür,
altmış senelik ibadetten hayırlıdır”
3
buyuruyor ki, tefekkürün keyfiyetine göre derecesi, ecri büyüktür.
Evet, insanın oturup bir saat tefekkürü ki, “ben kimim, nereden
geldim, nereye gideceğim, bu âlemdeki sorumluluklarım neler?”
şeklinde düşünmesi çok değerli bir amel olarak kabul görür.
Çünkü böyle bir tefekkür insanı harekete geçirir ve bir yön
tespitine sebep olur. Onun içindir ki tefekkür ind-i ilahide
muteber bir amel olup tefekkür edenlerin pek çok hayırlara,
ecirlere nail olacağını Efendimiz (s.a.v) müjdelemiştir. Bu da
Mevlâ’nın nasıl Kerîm, kadri şanı büyük El-Mâcid olduğunu
gösterir.
“Kadir
gecesi bin aydan daha hayırlıdır.”4
buyurarak Erhamürrahimin olan Mevlâ, yine burada da kereminin
vüsatini El-Mâcid isminin zuhuratıyla beyan eder.
“Yaptıklarına
karşılık olarak onlar için nice sevindirici ve göz aydınlatıcı
nimetler saklandığını hiç kimse bilmez.”5
Allah’ın sevgili kullarına hazırlamış olduğu cennet
nimetlerinin dünya ölçüleriyle tarif edilemez olduğu bu ayette
çok özlü bir şekilde belirtilmiş olmaktadır. Hz. Peygamber
(s.a.v), Cenab-ı Hakk’ın sevgili kulları için hiçbir kulağın
duymadığı, hiçbir gözün görmediği, hiçbir insanın tasavvur
edemeyeceği nimetler hazırlamış olduğunu ifade etmişti. Benzeri
pek çok ayetler, o yüce Hâlık’ın Adl, Ganî, Kerîm, Vehhab,
Melik’ül Mübîn, Kâdir ve El-Mâcid olduğunu beyan eder. O
mün’imi hakikinin bunca maddi manevi nimetleri karşısında
şükürlerden aciziz. Bu ve diğer esması ile Yüce Mevlâ’nın
El-Mâcid ismini bir nebzecik tanımış oluyoruz. Mevlâ’ya bu
hususta şükranlarımızı arz eder, hamd-ü senalar ederiz.
Yine
Yüce Allah’ın bu ismine başka bir açıdan baktığımızda
görüyoruz ki, Rahman ve Rahimiyetinden dolayı kullarına çok
merhamet edip şefkatle nazar eden Mevlâ, kulu günaha gömülmüş
bırakmayıp, o günah necasetinde boğulmak üzere olan kulunun
imdadına Tevvab, Gaffâr, Afüv, Raûf, Settar gibi esmasıyla
yetişiyor, kendini bu esmasıyla tanıtıyor ve Kadir, Muktedir
olduğunu ilan ediyor ki, dilediğini af edeceğini, dilediğine bol
bol ihsan ve ikramlarda bulunacağını ve bu duruma hiç kimsenin
engel olamayacağını bildirerek kullara ümit mesajları, kurtuluş
çareleri ve çağrıları ile kendini tanıtıyor. Bu isimleri de
gösteriyor ki, o Allah kadri şanı büyük, kerem ve semahati bol,
rahmeti engin El-Mâcid’dir. Hem öyle kerem sahibi ki, işlenen
Salih ameller ve hüsn-i niyetler, tefekkür ve tezekkürler bir yana
pek çok günah, isyan, tuğyan içinde olup da pişman olup özür
dileyen hakiki tevbe edenlerin halini değiştirip ıslah yoluna
gidenlerin seyyiatını haseneye dönüştüreceğiz buyurarak lutf-u
kereminin ne denli vasi olduğunu beyan eder. İşte bu açıdan da
bakıldığında diyoruz ki o Allah El-Mâcid’dir.
Kula
düşen Rabbi Rahîm’ini böylece biraz tanıdıktan sonra bu kerem
sahibi, lütfu, ihsanı sınırsız, kullarına karşı çok
merhametli, hem dünyasında hem ukbasında nimetleriyle serfiraz
eden ve akla hayale gelmeyen nimetlerini bizim için hazırladığını
buyurarak vaadlerde bulunan, kazanç, kurtuluş ve selamet yollarının
ilmini beyan edip darü’s-selamlara davet eden rahmeti sonsuz,
mağfireti hudutsuz Rabbine karşı, O’nun ferman-ı ilahisine yine
kendi saadeti ve selameti için karşı saygılı, edepli olmaktır.
O Yüce Allah ki cüz’i amellere külli lütuflarla karşılık
vereceğini ilan ediyor, sıfatlarıyla, isimleriyle kendisini
tanıtıyor. Bu durumda kula düşen, ömür sermayesini iyi
değerlendirip en güzel işlerle iştigal etmektir, halen, kalen,
fiilen Rabb-i Kerîm’ine şükrünü, hamdini isbat ve ilan
etmektir ve böylece keremli kul olup Yüce Mevlâ’nın Kerîm ve
Mâcid isimlerinin zuhuruyla saadet ehli olmaktır ki, kul kendi
şahsı için keremli olmak mecburiyetindedir. Allah’a karşı
kulluk vazifelerinde, insanlarla muamelesinde daima en güzel
amellerde bulunup, ahlak ve infak gibi hususlarda salih ameller
işleyerek Yüce Mevlâ’nın emirlerini baş tacı yaparak seve
seve ifa etmekle keremli olmaya say-u gayret etmelidir. Efendimiz
(s.a.v) ve onun izini takip eden ehl-i hak, ehl-i kerem kulları
kendine bir model olarak kabul edip kendini o modele uydurmaya gayret
etmelidir ki Mevlâ da böyle salih kullarını keremli kılar,
El-Mâcid ism-i şerifiyle tecelli eder. Dileriz Mevlâ’dan
El-Mâcid isminin tecellisine mazhar eylesin.
1
Buhari,
zekât, 1; Müslim, zekât, 68
2
Zilzal:7
3
Gazali,
Risaletu'l-Ledunniyye, 36, 37
4
El-Kadr:3
5
Secde:17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder