Rab,
Allah’ü Zülcelâl’in esma-ül hüsnâsındandır.1
Rab; terbiye ve ıslah edici, yetiştirici, kemâle erdirici
demektir.
Âlemlerin
Rabbi, âlemler hakkında olunca; bütün âlemlerin Rabbi, kürreden
zerreye yıldızlardan atoma her âlemi yerli yerince doğruya,
kemâle rububiyetiyle talim ve terbiye edici bir tek idare eden
Cenab-ı Hakk.
Rabb’ül
âlemin, müşahede edebildiğimiz âlemler (bitki, hayvan vs.)
hakkında olunca; türlü türlü gıdalarla varlıklarının
devamının esbâbını yed-i kudretinde tutan ve derece derece
mertebe-i kemâle ulaştıran demektir. Meselâ bir çekirdeği
toprak altında halden hale geçirerek cinsine göre yetiştirip
kemâle erdirmesi ve yine o ağaç ve nebatata önce çiçek açtırıp
o çiçeği de yine merhalelerden geçirerek meyve, sebze veya ana
gıdalarımızdan biri olan buğday gibi tohum olarak gıda olmaya
elverişli bir hale getirinceye kadar terbiye edip kemâle
ulaştırması. Şöyle ki: Bir üzüm çekirdeğinden koskoca bir
asma yetiştiren, gıdası çamur olan o asma çubuğundan içi adeta
şerbet dolu üzüm salkımlarını yarattıklarına rızık olarak
ikram eden Rabb’ül âlemin, her cins nebatatı da kendi cinslerine
göre merhale merhale kemâle erdirendir.
Evet,
Rabb’ül âlemin bütün âlemleri ve içindeki mahlûkatı
cinsleri ve durumlarına göre rububiyetiyle terbiye ediyor ve
kullarına musahhar kılıyor. Bir kurda ipek dokutuyor. Bir sineğe
bal yaptırıyor. İneğe ot yedirip süt imal ettiriyor. Her şeyde
bir ahenk var, irfan gözü ile bakılınca Yüce Mevlâ’nın Rab
ismi kürreden zerrelere kadar her şeyde müşahede edilip
hissedilir.
Rabb’ül
âlemin, insanlar hakkında olunca; zahirlerini nimetlerle terbiye
edip yetiştiren, batınlarını da rahmet-i ilâhî ile yani Kur’an
rahmeti ile, Kur’an’a koyduğu ahlâk metodu ile, vahyin nuru
ile, Resulullah’ın sünnet-i seniyyeleri ile Feyyaz isminin
tecellilerinin feyziyle ve esma-ül hüsnâsının tecellileri ile
kemâle erdirip manen terbiye eden. Kemâle giden yollara sulûk eden
abdini tedricen kemâlin zirvelerine ulaştıran, Hâdi ism-i şerifi
ile hidayete erdirip Azîz ism-i şerifi ile şereflendiren,
abidlerin nefislerini ahkâm-ı şeraitle, müştâkların kalplerini
adâb-ı tarikatle, âşıkların sırlarını envâr-ı hakikatle
terbiye edip kemâle erdirendir. İnsanı bazen etvarıyla yani
ömründe uğrayacağı her bir menzilin muktezâsıyla terbiye eder.
Bazen de karşılaştığı çeşitli sıkıntı ve musibetlerle de
terbiye eder ki Mevlâ kulunu manen olgunlaştırıp kemâle
erdirmeye pek çok sebepler yaratır.
Rab;
besleyen, yetiştiren, terbiye eden, müstahikk (hak eden, layık
olan, kazanan), hudavend (Allah, Rab, sahip, malik, efendi). Kur’an-ı
Kerîm’de Rab ism-i şerifi 846 defa zikredilir. Cenab-ı Hakk, bu
ism-i şerifi ile yetiştiriyor, olması gereken zirveye ulaştırıp
kemâle erdiriyor. Kemiği işittiriyor, yağa görme hassası
veriyor, eti konuşturuyor. Nebatatın yaprakları, meyveleri ve
tanelerini gıdaya vesile kılıyor. Hayvanları etleri ve
yağlarıyla, yeryüzünü nehirleri ve ağaçlarıyla, eflâki ve
yıldızları nurlarıyla terbiye edip kullarına musahhar kılan
Yüce Allah’ın şanı ne yücedir!
Allah’ü
Zülcelâl bütün mükevvenatı cebrî olarak Rab ism-i ile terbiye
edip, yetiştirip kemâle erdiriyor olduğu halde insanların ve
cinlerin manevî kemâlâtını kendi iradelerine bırakıyor.
Dünyaya geliş gayesi Allah (c.c)’ın Rab ism-i şerifinin
muktezasıdır. Kur’an-ı Kerîm’de bildirilen terbiye
metodlarıyla terbiye olup ahlâk-ı hasene sahibi olarak Yüce
Mevlâ’nın güzel isimlerini üzerimizde –kısmen de olsa-
tecelli ettirerek manevî kemâlata ulaşabilirsek ne mutlu bize.
Kula
düşen; Rabb’ül âlemin olan Rabbimize karşı çok saygılı
olup Kur’an-ı azîmüşşan’da bildirilen terbiye metodlarını
iyice öğrenip onlarla nefsimizi terbiye ve tezkiye etmek, Kur’an-ı
Kerîm ile hadis-i kudsîler ile ve hadis-i şerifler ile terbiye
olmaya sa’y edip kalp tasfiyesi metodları ile de kemâle doğru
manen ilerlemek. Tasavvuf ve tarikatlerden murad, insan-ı kâmil
yetiştirmektir. Tasavvuf okulları diyebileceğimiz manevî öğretim
ve eğitim kurumları, taliplerini terbiye metodları ile nefis
tezkiyesi ve kalp tasfiyesi yoluyla kemâle erdirmeye ve terakki
ettirip insan-ı kâmil yetiştirmeye çalışırlar.
Mümine
yakışan o ki; terakkiye, insan-ı kâmil olmaya sebebiyet veren
salih amellerle, tam bir teslimiyetler Rabb’ül âlemin’in Rab
isminin tecellisine mazhar olmaya sa’y-u gayret göstermektir.
Bizim bu mevzuda cehd ve gayretimiz, teslimiyet ve ihlâsımız
nisbetinde Allah’ü Zülcelâl’in Rab ism-i şerifinin
tecellisine mazhar olup manen terbiye olarak kemâle ereceğimizi
ümit ederiz. Rabbimiz Teâlâ’dan diler ve temenni ederiz.
İşte
dünyaya geliş hikmeti. İşte kuldan beklenen kemâlat. Kul
sebeplere yapışacak; Rabbimiz, Rab isminin tecellileriyle manen
terbiye edecek, kuldan talep edilen kemâlat zuhur edecek. Biiznillah
bir hücreden bütün aza ve cevahiri ile bedenimizi yerli yerince
yaratıp kemâle erdiren, arı gibi bir sineğe en kıymetli gıdayı
meydana getirme ilhamı verip kemâle erdiren, kâinatı ve
içindekileri Rab ism-i şerifiyle terbiye edip kemâlde zirvelere
ulaştıran Rabbimizden dileriz ki; biz kullarını manen de manevî
kemâlâtın zirvelerine ulaştırsın, istidatlarımızı
geliştirsin, insan-ı kâmil olma şerefine nail eylesin. Rabb’ül
âlemin olan Rabbimizin rububiyeti karşısında ubudiyet şuurunda
olmak şeref ve yüceliğine erdirsin. Âmin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder