Er-Râfi,
Allah-ü Zülcelâl’in esma-ül hüsnasından, yukarı kaldıran,
yükselten manalarına gelen bir ism-i şerifidir.
Allah-ü
Zülcelâl, çeşitli sebeplere binaen istediği kulunu alçalttığı
gibi yine çeşitli sebeplere binaen yükseltir, şan, şeref, değer
verir. Rabb’ül âlemin, Kur’an-ı Azîmüşşan’da kulun
alçalmasına sebebiyet veren şeyleri de yükselmesine sebebiyet
veren şeyleri de açıkça bildiriyor.
Yükselmenin
pek çok yolları vardır. Kur’an-ı Kerîm’de ve hadis-i
şeriflerde bildirilen, yükselmeye sebep olan güzel ameller, güzel
sıfat ve vasıflar ve taatlerden birkaç örnek verelim:
Hz.
Aişe Validemiz’e iftira edenlerden biri de, Hz. Ebu Bekir’in
himayesinde olan, onun bakımını üzerine aldığı Mistah adında
bir kimse idi. Bu hadise üzerine Hz. Ebu Bekir, bu adama bir daha
maddî yardımda bulunmayacağına dair yemin etti. Yemin üzerine
hem Hz. Ebu Bekir’e (r.a) hem de diğer müminlere Allah rızası
için yapageldikleri yardımı kesmemeleri, affetmelerini öğütleyen
ayet nazil oldu:
“İçinizden
faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah
yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin
etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah’ın
sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok
bağışlayandır, çok merhametlidir.” 1
Ayet-i
kerime açık bir ifade ile faziletin, yücelmenin Er-Râfi ism-i
şerifinin mazhariyetine sebebiyet verecek fiillerden birinin de
kötülük edene iyilik etmek ve iyilik yaptığı şahsın zulmü
karşısında dahi yardımı kesmeyip, iyiliğe devam etmekle beraber
affetmeyi, bağışlamayı öneriyor ki; işte yücelmenin bir yolu
da budur. Hadis-i şerifte de “Allah, muhakkak surette kötülüğü
affeden kişiyi aziz kılar”2
buyrularak buna işaret edilmiştir.
Yine
bir hadis-i şerifte: “Affeden insanın Allah şerefini yükseltir,
Allah için tevazu gösterenin de derecesini arttırır.”3
buyrulmaktadır. Kur’an-ı Kerîm’de ise: “O ahiret yurdunu
yeryüzünde kendilerine büyük görmek ve fesad çıkarak
istemeyenlere tahsis ederiz. Son kazanç müttakilerindir.”4
buyrulmuştur.
Bir
diğer hadis-i şerifte yine yücelmenin yollarına işaret ederek
müminlerin birbirini Hakk rızası için sevmeleri ve hakkı yaşama
babında birbirleriyle yardımlaşmalarını Allah’ın (c.c) nasıl
ödüllendireceğini şöyle müjdeler:
“Hiç
şüphesiz Allah Teâlâ kıyamet günü:
—Nerede
benim rızam için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin
bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde
gölgelendireceğim, buyurur”5.
Yine bir hadis-i şerif:
“Muaz
(r.a), Resulullah (s.a.v) şöyle buyururken dinledim, dedi:
—Allah
Teâlâ; “Benim rızam uğrunda birbirlerini sevenler için
peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler
vardır” buyurmuştur.” 6
İşte
yücelmenin başka bir yolu daha:
Hz.
Aişe’nin Resulullah’ı şöyle buyururken işittiği rivayet
edilmiştir: “Mü’min güzel huyu sebebiyle (gündüzleri) oruç
tutan, (geceleri) ibadet için ayakta bulunan kimsenin derecesine
ulaşır.” 7
Kur’an-ı
Kerîm’de yüceltilenin kim olduğu şöyle bildirilir:
“(Resulum)
De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü
dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın.
Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü
iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.” 8
Evet,
Allah (c.c) dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltır. Bu dünyaya
ait yükselişler ise izafidir, kâmil olmadığı için
iniş-çıkışlar mümkündür. Nitekim Enes (r.a)’den rivayet
edilen bir hadiste: Enes (r.a) der ki: Resulullah’ın (s.a.v) Adbâ
denilen devesi birinciliği vermek şöyle dursun, diğer develer onu
geçmeye yaklaşamazdı bile. Günün birinde devesiyle gelen taşralı
bir Arap Adbâ’yı geçti. Bu hal Müslümanların gücüne gitti.
Bunu anlayan Resulullah şöyle buyurdu: Dünyada bir şey
yükselirse, muhakkak Allah onu alçaltır.” 9
Bu
hadis-i şerif, dünyanın Allah nezdinde değeri olmadığına
delildir. Kemal-i tevazu sahibi olan Resulullah yarışın aleyhine
sonuçlanmasından müteessir olmamış, dünyadaki yükselişlerin
bir inişi olacağını söyleyerek ashabına o anda bile önemli
dersler vermiştir. Esasen Allah (c.c) onu manevî yöndeki en yüce
mevkie yerleştirmiş ve Allah (c.c) onu manevî yöndeki en yüce
mevkie yerleştirmiş ve:
Peygamberlerden
sonra en yüce mevkie yüceltilen sahabe-i kiram hazeratıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bunlar hakkında:
“İnsanların
en hayırlıları, benim şu içinde bulunduğum asırda
yaşayanlardır (sahabe nesli), sonra onların peşinden gelenler
(tâbiîn), daha sonra da onların peşinden gelenler (tebe-i
tâbiîn)…” 13
Bu
işaret buyrulan yüce insanlar, iman edip salih amel işlemekle,
teslimiyetleri, sadakatleri, saygılarıyla, hak uğrunda candan
maldan geçip fedakârlık etmeleriyle Allah’ın ve Resulü’nün
sevgisine ve övgüsüne mazhar olmuşlar, İslâm’ı kabul etmeden
önceki hayatlarındaki sefil yaşantılarına, alçalmalarına
mukabil İslâm’la şereflendikten sonra Hakk’a hakkıyla teslim
olmalarıyla ulviyata kanat açıp manen zirvelere yükselmeye hak
kazanmışlardır.
Kula
düşen; Hakk’a gönül verip, hakkı yaşamaya gayret etmektir.
Kul cüz’î iradesini yerinde kullanır, kendisine tanınan tercih
hakkını hak ve hakikati kabulde isabetli bir karar verir, Kuran’a,
Sünnet-i Resulullah’a (s.a.v), İslâm’a sarılırsa azmi,
ciddiyeti, samimiyeti ve ihlâsı nisbetinde Allah o kulunu
yükseltir, yüceltir, şerefli kılar, iman ve irfan ışığı ile
yolunu aydınlatır, yüksek hakikatlerden haberdar eder. Bu yüce
ruhlar mukaddesatını ön plana alan Allah’ın değer verdiğine
değer veren, değer vermediğine değer vermeyen, teslimiyeti
kuvvetli, itaatli, edepli, sabırlı ve daha pek çok güzel
vasıflarla vasıflanmış, Yüce Kuran’a sımsıkı sarılmış,
saygılı melekvârî insanlardır ki; bunlar yükselmeyi hak
etmişler ve yükselmeye mani olacak bütün süfliyattan, kötü hâl
ve gidişattan tamamen uzak kalmış, ibadet-i taatle Rablerine sıkı
sıkıya bağlı bir rabıta içerisinde marifetullahta derinleşmiş,
muhabbetle dopdolu has ve dost kullardır. Allah (c.c), bu kullarını
Er-Râfi ismi şerifinin tecellisiyle yükseltmiştir. Abdülkâdir
Geylânî, Mevlânâ, Bahâeddîn Nakşibend, Veysel Karanî, Yunus
Emre, Bişr-i Hafî, İbrahim Edhem, Aziz Mahmud Hüdâyî, Esad
Erbilî ve daha ismini saymakla bitiremeyeceğimiz Hakk dostlarının
yücelmelerine sebebin, maddî zenginlikleri olmadığı herkesçe
malumdur. Onların yücelme sebebi bilindiği gibi Hakk’a gönül
vermiş, Hakk aşkı ile dolup taşmış adeta muhabbet bülbülleri
gibi hep Rabb’in rızası yörüngeli bir hayat yaşamışlar,
sevmiş ve sevilmişler, övgülere mazhar olmuşlardır. Mevlâ, bu
kullarını dünyada sevdirip saydırdığı gibi ukbada da sevilen,
saygıdeğer kimseler olacaklarının ve yüce makamlara vasıl
olacaklarının müjdesini veriyor.
Yüce
Mevlâ’dan biz aciz, zayıf bîçareleri de affına mazhar eyleyip
bu ism-i şerifinin tecellisine mazhar olan başta peygamberler ve
aileleri, peygamberlere yakınlığı, teslimiyeti, sevgi ve
saygıları nisbetinde bu ism-i şerifin tecellisine mazhar olan
ümmetlerinin ve kendine dost kabul ettiği kullarının hürmetine
bizleri de süfliyattan ulviyata yüceltsin, değerli işlerin, güzel
amellerin peşine düşürüp, salih amellerle yüceltilsin. Bu ism-i
şerifinin tecellilerine bizleri de mazhar eylesin. Âmin.
1
Nur:22
2
Musned,
11, 235–238
3
Müslim,
Birr, 2588
4
Kasas:
83
5
Müslim,
Birr, 37
6
Tirmizi,
Zühd, 53
7
Ebu
Davud, Edeb, 4798
8
Âl-i
İmran:26
9
Buharî,
Cihad ve Ebu Davud
10
Kalem:4
11
İnşirah:4
12
Kevser:1
13
Buharî,
Müslim, Tirmizî, İbn. Mâce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder