El-Mukît, Allah zül-celâl’in esma-i ilâhîsinden bir ism-i şerifleridir.
Her yaratılmışın azığını veren demektir. Her canlının fıtratına uygun
gerekli azığını, ihtiyacını ve çeşit çeşit gıdasını verendir. Her mahlûk
yaşamak için gıdaya muhtaçtır. İnsanların ve hayvanatın hayatının devamı için
çok çeşitli gıdalara ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaçların başında toprakta yetişen
nebatat gelir. Bu nebatatın da yetişmesi için gıdaya ihtiyacı vardır. Şüphesiz
o kara topraktan gıdasını alan nebat, cinsine göre mahsul verir, o mahsul ki
diğer mahlûkata gıda olur. Allah her mahlûk için ne kadar yaşama müddeti tayin
etmişse ona göre gıda maddesini de tayin ve takdir etmiştir. Hiçbir mahlûk
kendisi için tahsis edilen gıdayı bitirmeden ölmez. Ve hiçbiri başkalarına
tahsis edilen gıdadan bir zerre alamaz. Allah herkesin rızkının miktarını tayin
etmiş ve yaratıp çeşitli sebeplerle ulaştırmıştır.
Kara toprakta envai çeşit gıda yaratan Allah (c.c) kimini tatlı, kimini
acı, kimini ekşi ve yine hepsini farklı kokularda, farklı şekillerde
yaratmıştır. Her birinin içerdiği vitamin, protein, mineral, kalori değerleri
farklı olması da ayrı bir nimet-i ilâhîdir. Her çeşit nebatın aynı topraktan
gıdalanmasına rağmen her birinin ayrı ayrı özelliklere sahip olduğunu görüyoruz
ki, o kudreti sonsuz Rahman olan Yüce Allah her mahlûkun fıtratına uygun olan,
ihtiyaç duyduğu gıdayı yaratmıştır. Burada kesreti vahdeti temaşa ediyoruz ki,
bunca çeşitli nebatat tek olan topraktan neşet etmektedir. Demek oluyor ki,
cümle mahlûkat ve insanların rızkını takdir edip yaratan Yüce Allah, herkesin
rızkının miktarını da takdir etmiştir. Şu var ki Allah (c.c) her şeyi sebeplere
bağlamıştır, sebepleri yaratan da O’dur.
Hayvanata baktığımız zaman görüyoruz ki, onlar da rızkını elde etmek
için var güçleri ile çalışıyorlar. Cismi en ufaklarından biri olan karıncayı
insan ibretle seyretse pek çok ders alır zannederim, arı ise ayrı bir âlem,
denizdeki balıktan gökte uçan kuşa kadar, ormanlardaki bunca çeşit hayvanlar
ki, hepsinin rızkı tespit edilmiş, yaratılmıştır. Ve Allah, sürekli yaratma
halindedir.
“O, yerde
ne varsa hepsini sizin için yarattı.” [1]
“Göklerde
ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.” [2]
Cümle varlık
ve cümle canlılar ki nebatat, hayvanat, insanlar ve bilmediğimiz diğer
varlıklar, hepsi kendilerine has lisan-ı halleriyle sürekli ihtiyaç içerisinde
olup hayatta kaldıkları süre içinde rızıklarının peşine düşerler, kendilerine
takdir edilen rızıklarını elde etmeye çalışırlar. Allah teâlâ da her canlının
rızkını takdir ettiği ölçüde yaratır ve Kur’an’ın ifadesiyle sürekli yaratma
halindedir. Cenab-ı Hak her canlının ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu
bilir. Fıtratına uygun olanı dilediği, takdir ettiği kadar yaratır. Hiçbir mahlûk
kısmetine ayrılan rızkı bitmeden ölmez, rızkı tamam olunca da ölüm gelir,
götürür. Bu durum nebatatta da, hayvanatta da insanlarda da aynıdır.
Bu
hususta insan cüz’i iradesini kullanır, sebeplere yapışır, yollara düşer. Allah
da o kulu için tayin, takdir ettiği kadar rızkını yaratır. Hikmete binaen
herkesin rızkı aynı miktar değildir. Kimileri vardır, çok çalışır fakat rızkı
az takdir edilmiştir, fazla kazanamaz. Aynı şartlardaki başka kişiler daha
fazla rızka nail olurlar. Bazıları da vardır, haram - helâl demeyip
başkalarının rızkından da kendilerine pay alırlar, fakat bu kendisine ait
olmayan, haram rızık ona asla yararlı olmayıp muhakkak ki herhangi bir sebeple elinden
çıkar. Ya dünyada kaybeder veya ukbada kendisi için azaba vesile olur.
Buraya kadar
anlatılmak istenen mevzuun zahir yönüdür. Bu meselenin bir de manevi yönü
vardır ki, çok ciddiyet kesbeden bir konudur.
Bilhassa
insanoğlu maddi rızka mani olduğu kadar da manevi rızka muhtaçtır hatta bu
yönlü ihtiyacı daha fazladır denebilir. Evet, insanın cisminin yanında bir de
ruhu vardır ki, onun da kendine has gıdaya ihtiyacı vardır. Bu manevi gıdayı da
yaratan, ihsan eden yine Rabb’ul âlemin’dir. Menba Kur’an’dır ve Resulullah’ın
sünnet-i seniyyeleridir. Kul bu membalara müracaat edip şahsına ayrılan
gıdasını biiznillah alabilir.
Maddede
olsun, manada olsun, kul gereken sebeplere yapışacak, çalışıp uğraşacak, Allah
(c.c) onu için takdir ettiği gıdaya vasıl edecektir. Sebeplere tevessül kendine
ayrılan rızka vusul sebebidir. Bu, Mevlâ’nın koyduğu bir kanundur. Düşünelim,
ebedi âleme ait ebedi rızkın takdiri dahi şu kısacık ömrün içine
sığdırılmıştır. Yapılan hayır veya şer işlenen amel, söz hatta niyetler ki
cümlesi ahiret âlemine ait taamlara ulaşma sebepleridir. Başlarda da
belirtildiği üzere maddi manevi, dünyevi uhrevi rızkı yaratan Allah’tır
şüphesiz. Ne var ki her konuda olduğu gibi bu konuda da rızkın zuhuru ve her
ferde ayrılan rızka ulaşılabilinmesi için Yüce Allah sebepler vaz etmiş, bazı
şartlar takdir etmiştir. İmanın şartlarından olan ‘hayrihi ve şerrihi minallahi
teâlâ’ ki bu konuyu içine alır. Rızık ta hem hayır, hem şer yoluyla elde
edilebilir. İnsan helal taamlarla da beslenir, haram taamlarla da beslenir.
Rızkın keyfiyeti sadece insana aittir çünkü diğer mahlûkatın imtihanı mevzu
bahis olmadığından onlar için tercih de söz konusu değildir.
Mevlâ her
yarattığı mahlûkatın fıtratına en uygun gıdayı takdir etmiştir, o mahlûk
kendisine takdir edilenden başkasına ihtiyaç duymadığı gibi arzu da duymaz. Mevlâ
o mahlûkatın rızkını, taamını çeşitli sebeplerle onlara ulaştırır, onlar da
kendilerine has bir keyfiyetle rızıklarına ulaşma yollarına koyulurlar,
sebeplere yapışırlar da Mevlâ’nın takdir ettiği rızkı bulup yerler. Örneğin bir
üzüm çubuğunun da taama ihtiyacı var. Üzüm verebilmesi için, büyüyüp
gelişebilmesi için, o topraktan alacağı pek çok gıdayla beraber aynı zamanda
suya, havaya, güneşe de ihtiyacı var ki bunlar vasıtası ile gıdasını alan
çubuktan adeta şerbet dolu üzümler meydana gelsin. Yanı başındaki limon ağacı
da aynı gıdalarla beslendiği halde kendi cinsine has ekşiliğiyle zuhur ediyor.
Bunun yanı sıra yeryüzündeki diğer bitki türlerine de baktığımızda çeşitliliği
görüp duygulanıyoruz, bunca sırlı icraatler karşısında hayretler içerisinde
kalıp ‘Sübhanallah, Allahü Ekber’ diyoruz.
Hayvanat âlemi
ise apayrı, akıllara durgunluk verecek şekilde ki her cins hayvanın kendine has
beslenme yeteneği ve hissi var. Onca mahlûkatın rızkını yaratan Yüce Allah, her
birine de o yaratıp takdir ettiği rızıklarını arama bulma yeteneği ve talebi,
arzusu vermiş ki, görüldüğü gibi her bir mahlûk rızkını aramak için yollara
düşüyor. Karıncadan file, denizdeki balıktan kuşa kadar her varlık, kendine
ayrılan rızkın peşindedir.
Nebatat
ve hayvanata kısacık bir bakıştan sonra insanın bu durumdaki sorumluluklarına
dönelim. Her şeyi insan için, insanı da kendine kulluk etmesi için yarattığını
bildiren Yüce Allah, bu konuda da kullarını imtihan ediyor. Rızkı yaratıyor, o
rızka ulaşma yollarını, sebeplerini takdir ediyor. Kul ya haram ya da helal
yoldan rızka ulaşır veya haramla ya da helalle beslenmeyi tercih eder. Mesela
bir işçi verilen işin hakkını vererek gerektiği gibi çalıştı ise, o aldığı
ücret yani rızkı helaldir. Eğer hilekârlık yaptı ise, işin hakkını vermedi ise,
aldığı ücret haramdır. Memur, amir, işçi veya işveren yani herkes rızık kazanma
yollarında, sebepler dairesinde rızka ulaşır biiznillah. Fakat kulun karakteri,
imanı dolayısıyla amelinin keyfiyetine göre rızkı mahiyet kazanır. Temiz yoldan
kazanmak için çalışmışsa, en hayırlı ve temiz rızkı Mevlâ kendisine ihsan eder.
Böylece hem dünyası hem de ukbası için hayırlı bir rızka kavuşmuş olur. Bunun
aksi de olur, imansız veya imanı zayıf, cahil, gafil biri de rızkına ulaşmak
için çalışır, fakat ya haramla helali karıştırır veya doğrudan haram kazanmayı
tercih edip haram yollara tevessül eder, Allah ona o yoldan verir.
Yenilip
içilmesi helal olan taamların yanı sıra, bir de yenilip içilmesi haram olan
taamlar vardır. Allah kullarını imtihan etmeyi murad ettiğinden dolayı helal
olanı da haram olanı da halk etmiştir. Örneğin, üzüm ve şıra helal olmakla
beraber aynı üzümden meydana gelen şarap haramdır. Üzümü yaratan Mevlâ, kulunun
arzusu ve başvurduğu sebeplere binaen içkiyi yaratıyor ki, kulları içinde
itaatli, itaatsiz, sağlam, çürük ayrılsın diye. Bütün helal ve haram rızıkları bu
örneklerle kıyaslayabiliriz.
Bir de
ahirete bakan yönüyle mütalaa etmek için Kur’an’a kulak verelim:
“Nice
canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren
Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.” [3]
“Allah
rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah
her şeyi hakkıyla bilendir.” [4]
“De ki:
Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz
hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en
hayırlısıdır.” [5]
“Allah
kullarına rızkı
bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir. Çünkü O, kullarının haberini alandır, onları
görendir.” [6]
“Allah
size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar
azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.” [7]
“Semada
da rızkınız ve size vadedilen başka şeyler vardır.” [8]
Vakıa
Suresi de insanları ana hatlarıyla 3 sınıf olarak değerlendirerek öncüler,
sağcılar ve solcular şeklinde isimlendirir. Ve bu 3 sınıfın akıbetinden,
karşılaşacakları keyfiyetten haber verir, aynı zamanda bu üç zümrenin
karşılaşacakları ve haklarında takdir edilen rızıklardan haber verir.
“Naim
cennetlerinde.” [9]
“(Onlara)
beğendikleri meyveler,” [10]
“Canlarının
çektiği kuş etleri,” [11]
“Yaptıklarına
karşılık olarak (verilir).” [12]
“Sağdakiler,
ne mutlu o sağdakilere!” [13]
“Düzgün
kiraz ağacı,” [14]
“Meyveleri
salkım salkım dizili muz ağaçları,” [15]
“Uzamış
gölgeler” [16]
“Çağlayarak
akan sular,” [17]
“Sayısız
meyveler içindedirler;” [18]
“Tükenmeyen
ve yasaklanmayan.” [19]
“Soldakiler;
ne yazık o soldakilere!” [20]
“İçlerine
işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,” [21]
“Kapkara
dumandan bir gölge altındadırlar;” [22]
“Serin ve
hoş olmayan.” [23]
“Çünkü
onlar bundan önce varlık içinde sefahate dalmışlardı.” [24]
“Büyük
günahı işlemekte direnir dururlardı.” [25]
“Elbette
bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.” [26]
“Karınlarınızı
ondan dolduracaksınız.” [27]
“Üstüne
de kaynar sudan içeceksiniz.” [28]
“Susamış
develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.” [29]
“İşte
ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur!” [30]
“(Azgınlar)
orada çağlar boyu kalacaklar,” [31]
“Kaynar
su ve irin (tadarlar).” [33]
“Ancak
(dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak.” [34]
Mürselât
Suresi ise “O gün, yalanlayanların vay haline” diyerek çeşitli azabları haber
verir ki rızık konusuna da temas ederek o kâfirlere ne gibi azablar ve müminlere
ne gibi taamlar verileceğini bildirir. Kur’an-ı Kerîm fasıkların da salihlerin
de yaptıklarının karşılığının kendilerine takdim edileceğini bildirir.
Yukarıdaki
ve daha pek çok ayet-i kerimden açıkça anlaşılan o ki, ukbaya ait hayır ve şer,
her nevi nimet ve ceza, insanın dünyadaki durumuyla irtibatlı olup, yaptığı
amelin karşılığıdır. Allah (c.c), kimseye zulmetmediğini fakat kulların
kendilerine zulmettiğini buyurur.
Kula
düşen sebeplere yapışmaktır, Allah (c.c) o kul için takdir ettiği rızkını
karşısına çıkaracaktır. Aslında sebepler rızık yaratmaz, rızkı yaratan
Allah’tır, fakat sebepler rızka ulaşmak içi birer araçtırlar.
Öyleyse
insana düşen aklını başına alıp Rabbının kendisi için takdir ettiği rızkını en
helal ve tayip yollardan elde edip o rızık vasıtasıyla aldığı enerjiyi ve
takdir edilmiş ömür sermayesini en güzel şekilde Rabbın bildirdiği minval
üzere, istikamette, Rabbına tam teslimiyet ve engin saygı ile kullanıp,
kulluğunu ifa edip selametle asli vatanına gitme yollarına çalışmaktır. “Salih
amellere karşılık bugün yiyin, için” denilecektir, Yüce Mevlâ salih kullarını
maddi manevi rızıklarla serfiraz edecektir. Dileriz Mevlâ’mız salihlerden
eylesin.
[1] Bakara:29
[2] Rahman:29
[3] Ankebut:60
[4] Ankebut:62
[5] Sebe:39
[6] Şura:27
[7] Mülk:21
[8] Zariyat:22
[9] Vakıa:12
[10] Vakıa:20
[11] Vakıa:21
[12] Vakıa:24
[13] Vakıa:27
[14] Vakıa:28
[15] Vakıa:29
[16] Vakıa:30
[17] Vakıa:31
[18] Vakıa:32
[19] Vakıa:33
[20] Vakıa:41
[21] Vakıa:42
[22] Vakıa:43
[23] Vakıa:44
[24] Vakıa:45
[25] Vakıa:46
[26] Vakıa:52
[27] Vakıa:53
[28] Vakıa:54
[29] Vakıa:55
[30] Vakıa:56
[31] Nebe:23
[32] Nebe:24
[33] Nebe:25
[34] Nebe:26
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder