2 Mart 2018 Cuma

EL - MÜNTEKÎM




El-Müntekîm, Allahü Zül-celâl’in esma-i ilâhîsinden bir ism-i şerifleridir.

El-Müntekîm, suçluları adaleti ile müstahak oldukları cezaya çarpan manasına gelir. Allah Teâlâ’nın intikamı vardır. Hepimiz, fert ve cemiyet olarak bundan korkup titremeliyiz. Çünkü Allah’ın muahezesi çok elim ve şediddir.


Bu hususu Kur’an-ı Kerîm’de bizzat Cenab-ı Hak, kendisi haber veriyor, pek çok ayetlerde “azabı şedid”, “azab-ı çetin” gibi ifadelerle inkarcılardan, fasık, facir, ehl-i dalalet, nankör insanlardan, zalimlerden yaptıklarının karşılığı, nankörlüklerinin cezası olarak intikam alacağını bildirir. Bu ayetlerden biri şöyledir:
Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.1

Allahü Teâlâ’nın Rahman, Rahîm, Tevvâb, Afüv, Raûf, Gafûr gibi esmasının yanı sıra El-Kahhâr, El-Adl, El-Celâl ve El-Müntekîm gibi esması da vardır muhakkak. Nasıl ki Cenab-ı Hak, yaptığı yanlışın isyan ve tuğyanın farkına varıp pişman olarak nefsini ıslah eden ve tevbe istiğfarlarla Rabbına dönen kulu tevbe kapısından alıp Gaffâr, Afüv, Rahîm esmasının tecellilerine mazhar edip af ve mağfiret edeceğini haber veriyorsa, bunca nimeti karşısında küfür veya isyan, tuğyan ehli olan nankörlerden de intikam alacağını haber verir.

Nice mazlumlar vardır ki, zalimin pençesine düşmüş, mal, can, namus haysiyeti çiğnenmiştir adeta bazı zalimler yüzünden dünyası zindan olmuş, hakkını alamamış, zalimin baskısı altında inim inim inlemiştir. İşte o yem-i ceza denilen kıyamet gününde yani her şeyin karşılığının verileceği güzde Hâkim-i Mutlak olan Âdil, Hâkim, Yüce Allah o mazlumun hakkını zalimden alacak, hak sahibine iade edecek, hak yerini bulacaktır. Ve Allah’ın intikamı böylece cereyan etmiş olacaktır. Allah ihmal eder fakat asla ihmal etmez. İster hukukullaha tecavüz olsun, ister insanların hukukuna tecavüz olsun Allah dilediği zaman dilediği gibi intikamını alır ve zalimleri zulümlerinin karşılığı olarak cezaya çarptırır. Böyle olacağına dair pek çok ayet-i kerîme ve hadis-i şerif mevcuttur.

Kur’an-ı Kerîm’de geçmiş kavimlerin başına gelen felaketleri anlatılır ki, ibret dolu hadiselerden anlaşılan, zulümlerinin karşılığını daha dünyada iken görüp elim bir akıbete duçar oldukları anlaşılır.

Bunlardan Firavun, Âd Kavmi, Semûd Kavmi, Lût Kavmi sayılabilir. Bunlar ve daha pek çok kavimler ki, Allah’ın ayetlerini hiçe saymışlar ve Allah’ın verdiği bunca nimetler karşısında şükür yerine küfür etmiş, azmış, şımarmış, Peygamberlerine ve dolayısı ile Rablerine isyan ederek küfran-ı nimet etmişlerdir. Allah’ın da gazabı, azabı gelip çarpmış olup Yüce Allah, El-Müntekîm ism-i ilâhîsi ile tecelli etmiştir. Azaba duçar olan kavimleri Kur’an-ı Kerîm teferruatıyla, ibret dolu ifadelerle anlatır ki, insanlar ibret alsın da onların başına gelen felaketler kendi başlarına gelmesin. Onları saran şiddetli felaketlerin küfür ve inkâr, isyan, tuğyan yollarında zalimane bir hayat yaşayanların ve adeta onların izinde gidenlerin hepsinin başına benzeri felaketlerin, dünyada ve ukbada çeşitli azabların geleceğini Kur’an-ı Kerîm birçok ayetlerde haber vermiştir. Hele Allah’a inanmışken azıp da yoldan çıkan, ahkâm dinlemeyen bir milleti, Allah Teâlâ, dinsiz, imansız ve merhametsiz kâfirlerle terbiye eder. Onları başlarına musallat ederek intikam alır, maazallah.

"Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!2
Bu, dünyada iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmetmez.3
Yine Zilzal Suresinde zerre kadar hayrın ve şerrin karşılıksız kalmayacağı bildirilmiştir ki, hayrın karşılığı hayır olduğu gibi, şerrin de cezası vardır.
Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.4
Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.5

Ayetlerden anlaşılan o ki, Allah dilediğini affedeceği gibi, dilediğinden de intikamını alacaktır, hak yerini bulacaktır. Şüphesiz affetmeyi murad ettiği kullarını affetmesinde pek çok sebepler olduğu gibi, cezaya, ikaba duçar eylediği ve böylece intikam aldığı insanların da o duruma düşmelerinde pek çok ciddi sebepler vardır. Allah Âdildir, hikmet sahibidir. Bir hadis-i şerif konumuza ışık tutmaktadır:

Kim arkadaşının ayıbını örterse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. Kim ki müslüman kardeşinin ayıbını açığa vurursa Allah da onun ayıbını açığa vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.” 6

Bu hadisten de anlaşılan o ki, kulun işlediği suçun karşılığı olarak, benzeri bir cezayla Allah ondan intikam alacaktır.

Hümeze Suresinde hümeze, lümeze ehlinin hutameye atılacağını ve ağır azaba duçar olacağını bildirir ki, insanlara yapılan hakaretin, insan haklarına tecavüzün ve hukukullaha saygısızlığın karşılığıdır.

Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline!” 7
O ki, toplamış ve onu sayıp durmuştur.” 8
(O), malının kendisini ebedi kılacağını zanneder.” 9
Hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır.” 10
Hutame'nin ne olduğunu bilir misin?” 11
Allah'ın, tutuşturulmuş ateşidir.” 12
(Yandıkça) tırmanıp kalplerin ta üstüne çıkar.” 13
O, onların üzerine kapatılıp kilitlenecektir.” 14
(Bu ateşin içinde) uzatılmış sütunlara bağlanmışlar.” 15
Andolsun ki, onlardan öncekiler de (bunu) yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu!16
Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.17
O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!, der.18
(Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!19

Yani, o gören gözlerini görmez eyledin de sırf nefis hesabına kullandın, gönderdiğim Kur’an’ı görmedin ve o muhteşem kâinat kitabını mütalaa edip ibret almadın. O gözlerini hak ve hakikate kapadın, o gözü yaratan Rabbini unuttun, karşılığı olarak bugün böyle kör olmayı hak ettin, diyerek intikamını alacağını bildirir.

Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti.” 20

Bu ayetten anlaşılan o ki; Allah Teâlâ, nankör kullardan, onları çeşitli azablara duçar ederek intikam alacaktır. Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmuştur:
Kıyamet günü Allah riyakâra, git yaptığının karşılığını ondan al denilecektir.” 21
Böylece kuldan hak ettiği karşılıkla intikam alınacaktır, bu hususu açıklayan pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Allah Teâlâ her şeyi açıklamıştır, dileriz Rabbimizden bizi istikamette kılsın.

Bu hususta kula düşen pek çok sorumluluklar vardır. Akl-ı selîm bir mümin bu çok ciddi mesajlardan ders alır. Hak ve hakikate gönül verip istikameti kollamayı, adaleti gözetmeyi ve en güzel şekilde Rabbe kul olmayı hilkatin gayesi bilir de nefsini ıslah yollarına koyularak bir an evvel şartlarına uygun, ciddi bir şekilde büyük pişmanlık hisleri ile, içten, yana yakıla, boynunu büküp Rabbinden günahlarının affını istirham eder. Tevbeyi nasuhla kendini affettirme yollarına baş koyar.

O Mevlâ ki Erhamür-Rahimin’dir, o Raûf’tur, Halîm’dir, Tevvâb’dır, Gafûr, Afüvv, Settâr-ı bihak’tır. Tevbe edenin, nefsini ıslah edenin tevbesini elbette kabul eder. Zaten o öyle Allah ki, kullarını affetmek için adeta bahane arar, çok cüz-i bir şeyi kulunu affetmek için sebep kılar. Yeter ki kullar isyanda ısrar etmesin, hakka müteveccih olsunlar. Evet, biz günahkâr müminlere düşen, hayat filmimizi gözden geçirip adeta sansürden geçen filmler misali, cezaya sebebiyet verecek, hatalı, yüz kızartıcı yerleri için af dilemektir. Affetmesi için yalvarıp yakararak, Gaffar isminin tecellisiyle affetmesi, Settâr isminin tecellisiyle ifşa etmemesi için gereken şartlara başvuralım ve bugünden itibaren takva dairesine girip istikameti kollayacağımıza ciddi söz verelim, bir de “affedin ki affa mazhar olasınız” hadisinin sırrınca affetmeyi kendimize şiar edinelim, affolmaya vesile ne gibi vasıflar varsa öğrenip icrasına say u gayret edelim. Mesela sadaka ve infakın günahlara keffaret olduğunu, cehenneme kalkan olduğunu Efendimiz (s.a.v) bildiriyor: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu da bulamayan (hiç olmazsa) güzel bir sözle cehennemden korunsun!” 22 Ayrıca başa gelen elem, sıkıntı, tasa, musibet cinsinden şeylerin, sabredildiği takdirde pek çok ecirlerle beraber günahların affına sebep olacağını bildiriyor. Şuna inanıyoruz ki kul, kulluğunun şuuruna erer, Rabbine karşı saygılı olursa, isyanda ısrar etmez, Rabbinin rububiyeti karşısında ubudiyet şuuru ile haddini bilir, mütevazı bir halle Hakk’a gönül verir, kullukta gayretli olursa, inşallah böyle bir kuluna Allak azab etmeyecek, cahilane, gafilâne yaptığı hatalarından dolayı inşallah Müntekîm ismi ile değil, Rahmân, Rahîm, Raûf, Rezzak, Mün’im, Vedûd, Kerîm, Lâtif gibi esmasının tecellisine mazhar eyleyecektir. Dileriz Mevlâ’mızdan, intikamı hak edenlerden değil, lutf-u ihsanı hak edenlerden eylesin bizi. Biz hak etmesek de O’nun rahmetinden ümitvârız. Elhamdülillahi Rabbil âlemin.


1 Duhan:16
2 Âl-i İmran:181
3 Âl-i İmran:182
4 Zilzal:7
5 Zilzal:8
6 Ibn-i Mâce
7 Hümeze:1
8 Hümeze:2
9 Hümeze:3
10 Hümeze:4
11 Hümeze:5
12 Hümeze:6
13 Hümeze:7
14 Hümeze:8
15 Hümeze:9
16 Mülk:18
17 Taha:124
18 Taha:125
19 Taha:126
20 İbrahim:17
21 Ahmet Bin Hanbel, Müsnet ;V-428
22 Müslim, Zekât, 68

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder